Ne gereği var 'malamat' olmanın!..
26 Aralık 2022, Pazartesi 10:29
***
-Zafer sarhoşluğu “kime” yaramadı?
-Kim, makamını korumak için “yaptığı ayak oyunları” ile tepki çekti?
-Sadıkoğlu, “penceresinin kırık camı”ndan bakarak neler dedi?
-Malatyalılar, Akif Baştürk’ün hangi başarısını konuşuyor?
-6. Bölge Teşviklerinin iki yıl daha uzatılmasında “Akif Baştürk’ün” rolü neydi?
-Sadıkoğlu, “kendi başarısı olmayan bir zaferi” nasıl sahiplendi?
-Sansasyonların üniversitesi(!)nden neden “çıt” çıkmıyor?
-Kimler, neden, o kavşağı Alibaba Mezarlığı’nın içinden geçirme konusunda yeminli?
-Yapılan hangi işin vebali de faturası da ağır?..
-Ankara Yorumuna çok şaşıracaksınız!
-Fiskos Masası’nda hangi konular var?
-Haftanın karikatüründe ne var?
***
Sadi-i Şirazinin “Yanlış üslup, doğru sözün celladıdır” şeklinde, “meşhur” olmuş bir sözü vardır. Eskiden Malatya’mızda, bu tip kişiler, “Malamat” diye tasvir edilirdi. “Rezil” anlamına gelen bu cümle, şu şekilde şerh edilmiştir: “Allah kimseyi şaşırtmasın, şaşırtırsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse rezil etmesin, rezil ederse perişan etmesin, perişan ederse sersem âvâre etmesin…”
Evet, bahusus günümüzde insanlar “şöhret” olmak veya “makamını” korumak için, o kadar “entrika çeviriyor” ve “ayak-oyunları oynuyor” ki, görünce çok taaccüp ediyorum. Bunlar, meşhur olmak için cami cemaatinin üzerine “bevletmeye” çalışan ve onların nefretini kazanan “haylaz” çocuklar gibidir. “Taş yerinde ağırdır!” derler. Siz hiç kuyum işiyle uğraşanın, bas-bas bağırarak ürününü sattığını gördünüz mü? Kendinizi malamat etmenin ne gereği var?
Zafer (!) sarhoşluğuyla karşılarındakine “demediğini” bırakmazlar; ondan sonra da “ilgi”,“alaka” ve “teveccüh” beklerler. Bu gibi kavgalardan dolayı, Malatya’nın kaybettiği doğru, ama kaybedenin sadece Malatya olmadığı da bir gerçek. Kavganın müsebbibine naçizane tavsiyem, lütfen başını iki elinin arasına al ve gerçekle yüzleş. Yoksa daha çok kaybedersin. Benden söylemesi…
SADIKOĞLU, KENDİNCE(!) HAKLI...
Malatya TSO Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, yine kendi “penceresinden”bakarak, “sistematik” bir şekilde, kendince haklı (!) bir “sitem”de bulunmuş.
Peki, her halinden “kıskançlık” kokusu çıkan bu reaksiyonunda, Sadıkoğlu’nun sizce “haklılık” payı var mı?
Bence var!
Üzülmüş müdür?
Hem de çok!
Dahası, “çatlasa bile” yine de az!
Şöyle ki, geçtiğimiz günlerde; Malatya 1. Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyeti Başkanı Vali Hulusi Şahin, Heyet Başkan Vekili Akif Baştürk ve AK Parti MKYK üyesi Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile birlikte, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Mustafa Varank’ı ziyarete gitmişti. Bunun üzerine, TSO Başkanımız Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, kendi “kurmaylarıyla” “meramını”, “ustruplu” bir şekilde kamuoyuyla paylaşmak yerine, “penceresinin kırık camı”ndan bakarak, alel-acele yazdırdığı bir mektubu, sardığı bir taş ile; yok sayıldığı masaya fırlatmış. Böylelikle, “teessür” ve “teessüflerini” bildirmiş.
Az bile yapmış!
Sen koskoca (!) TSO Başkanı olacaksın, amma ve lakin; adam yerine konulmayıp, o masaya oturtulmayarak, yok sayılacaksın!
Allah kimseyi, böyle bir “imtihanla” sınamasın!
Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, Ferhat olup “dağları delse”, Mecnun olup “çöllere düşse” ve Kâbil olup “kardeş kanı dökse”, yine de öfkesi “teskin” olmaz!
ZAFERİ HERKES SAHİPLENİR, MAĞLUBİYETİ HİÇ KİMSE!..
Türkçemizde bir şeye “tek başına” sahip olup, “tekeline” almaya “inhisar” denilir.
İnhisar altına alınamayacak bazı şeyler vardır. “Dine, vatana, millete hizmet gibi” şeyler; asla inhisar altına alınamaz. Alınmaya çalışılması da “fıtrata” muhalefettir.
John F. Kennedy’nin, “Zaferin bin tane babası vardır; ancak mağlubiyet yetimdir” şeklinde bir sözü vardır. Şimdi bu sözü etmemin sebebine gelecek olursak; Geçtiğimiz günlerde, 6. Bölge Teşvikleri Malatya’da, iki yıl daha uzatıldı. Haklı (!) olarak siyasetçilerimiz de, bunu kendi sosyal medya hesaplarında paylaştılar.
Malatya Ticaret ve Sanayi Odası da “Bu bizim başarımızdır” diyerek boş durmadı elbette. Gür bir şekilde seslerini duyurmak için, yerel medyanın yanısıra; işi Hürriyet Gazetesi’nin manşetine kadar taşıdılar. Tabii ki kimin sesi çok çıkıyorsa, başarı da onun olacaktı.
Lakin bu gibi konularda tweet attığına şahit olmadığımız, 1. Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyetinin Başkan Vekili olan M. Akif Baştürk de, kendi sosyal medya hesabında paylaşımda bulunmuştu. Bulunduğu paylaşımı da; düğünde veya dernekte yaptıkları “fısıltıları” ortaya dökerek resmetmemişlerdi. Bilakis, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ı, önceki hafta; Müteşebbis Heyeti Başkan Vekili sıfatıyla kendisi, Malatya Valisi Hulusi Şahin ve Malatya milletvekili Bülent Tüfenkci ile birlikte ziyaret etmiş, “hiyerarşiyi gözeterek” durumu Sayın Bakan’a iletmişlerdi. Bakan Varank da, meramı Cumhurbaşkanına arz ederek; Malatya’nın 6. Bölge Teşviklerinin iki yıl daha uzatılması için “mihmandarlık” yapmıştı.
Zaten böyle sonuçlar, öyle yukarıdan “paraşütle” inerek elde edilmez. Bu gibi işler, usulünce ve bilinçli bir strateji ile netice verir.
Not: Dernekler ve birlikler tüzel kişiliklerdir. O sebepten, TSO ayrı bir kurum; 1. Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyeti ise ayrı bir oluşumdur. Yani, birbirinden bağımsızlardır. 1. Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyeti oluşturulurken, TSO’nun isim vermemesi üzerine, salt çoğunluğu sağlayan müteşebbis heyet; kendi yönetimini oluşturmuştur. O sebepten, 1. Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyeti Başkan Vekili Akif Baştürk’ün, Başkan Vekilliği görevinden istifa etmesi gibi bir durum, (kanaatimce) söz konusu değildir. Bunun etik, setik, betik, retik veya kekik(!) kurallarla da hiç alakası yoktur!
SANSASYONLARIN ÜNİVERSİTESİ(!)NDEN “ÇIT” ÇIKMIYOR
Aysun Bay Karabulut döneminde “sansasyonel” haberlerle anılan Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nde şu sıralar “ölü” sessizliği hakim. Prof. Dr. Recep Bentli'nin Rektör olarak atanmasıyla birlikte, büyük beklentilerin olduğu Malatyamızın ikinci üniversitesi, ölü toprağı serpilmiş gibi “sessizliğe” bürünmüş durumda. Elbette birkaç aylık süre, büyük işler için çok kısadır. Ama kamuoyunun “cevabını” beklediği birçok konunun da olduğunu “hatırlatmak” isterim.
Eski yönetim zamanında yapılan “yanlışların” ne kadarı görülecek, ne kadarı görmezden gelinecek göreceğiz. İnşaallah, bütün şaibeli-netameli konuların üzerine gidilip, kimsenin aklında en küçük bir “şüphe” bırakılmaz.
Onlarca yanlış işin altında “imzası” olanlarla ilgili soruşturma yapılıp yapılmayacağını görmek istiyoruz. Kamuoyunun bu konudaki merakının giderilmesi gerekiyor. Hadi diyelim ki, eski döneme karışılmıyor, yeni dönemde cereyan eden Aysun Bay Karabulut'un evine girilme hadisesini en azından açıklığa kavuşturmak gerekmez mi? Ortada açılan bir soruşturma var, biliyorum. Bu soruşturmanın neticelendirilmesinin de “geciktirildiğini” düşünüyorum.
Niye bitirilemedi, niye bir açıklama yok! Bu sessizliğin sebebi ne? Bunların cevabını bilen var mı?
Belki de ısrarla geciktirilip, ateşin soğutulması ve milletin unutması bekleniyor olabilir mi?
Rektör Bentli Hoca’yı yakinen tanıyorum. Şahsına, mütevazılığına, ahlaki yapısına, insanlığına tek kelime edilemez. Fakat bu konuların biraz daha “ivedilikle” neticelendirilmesi gerekiyor. İdari yapılanmayı biran önce bitirmeli ve problemli konuları çözmeli. Aksi halde, akla hayale gelmez “iddia” ve “ithamlara” maruz kalır. Daha şimdiden piyasada o kadar çok söylenti var ki!.. Sadece birini yazayım isterseniz:
“Önceki Genel Sekreterin Recep Bentli'nin kayınbiraderinin eşi olduğu herkesin malumu. Aynı şahsın birçok yanlışta başrolde olduğu da, hemen herkes tarafından biliniyor. Haliyle toplum merak ediyor, acaba Recep Hoca gelinlerinin yaptığı yanlışlar ortaya çıkmasın diye mi bu kadar ağır davranıyor?”
Bu ve buna benzer birçok iddia var. Üniversite yönetimi elini çabuk tutmadığı ve kamuoyunu aydınlatmadığı sürece; bu iddiaların ardı arkası kesilmeyecektir…
YAZIKTIR, GÜNAHTIR!
Bazen başka ülkelerde, bir ağaç için, yapılacak yolun güzergahının değiştirildiğine dair haberler okuruz. Hatta internetten ararsanız bununla ilgili birçok görsele de denk gelirsiniz. İnsana ve canlıya değer veren “medeni” toplumlar için, “maliyetli” de olsa canlıya zarar verilmemesi esastır. Bu durum, ülkemizde maalesef biraz farklı olarak uygulanır. Bazen maliyeti artırsa bile, inadına canlıya zarar verme düşüncesini görürsünüz. Kendini bilmez birkaç mühendisin saçma projeleri sebebiyle katlanılan zarar, zarar verilen canlılar hesaba bile katılmaz. Bu tür saçmalıklar, tepki kalındıkça geçiştirilir-unutturulur.
Malatya'da da bunun gibi bir durum söz konusu maalesef. Daha önce de yazdığım bir konuydu. O zaman gelen “tepkiler” üzerine konu rafa kaldırılmıştı. Şimdilerde yine raftan indirilmiş anlaşılan. Yeni Çevreyolu ile Eski Malatya birleşim kavşağından söz ediyorum. Birileri inadına bu kavşağı Alibaba Mezarlığı’nın içinden geçirme konusunda yeminli sanki. Etrafındaki boş tarlalar dururken, kavşağın inadına mezarlık içinden geçirilmesi fikrinin altyapısında bir “hinlik” olduğu kesin. Yüzlerce yıllık mezarlığın “heba” olacağı da kesin. Kavşak ile birlikte; cenaze hizmeti verilen ve içinde morg bulunan yapı taşınacak, mezarlık giriş kapısı yıkılacak, Battalgazi giriş kaidesi kaldırılacak, elektrik trafosu taşınacak ve onlarca mezar yer değiştirecek. Ölüsüne saygı göstermeyenin, dirisine saygı göstermediğini düstur edinen bir milletin torunlarıyız. Orada mezarları taşınacak kişilerin yakınlarını düşünmüyor olabilirsiniz, peki katlanılan onca maliyet ne olacak? Hadi diyelim ki insanlığımızı yitirdik ve ölülere saygımız kalmadı ya bu ülkenin çarçur edilen kaynakları ne olacak? Kavşak 100 metre yukarıda yapılsa kimsenin zararı ziyanı olmaz. Devletin kasasından da çok daha az para çıkar. Azıcık aklı olan her insan bunu bilir. Buna rağmen ısrarla yüzlerce yıllık mezarlığı bozmak isteyen birileri varsa, bunların derin bir hesabın içinde oldukları gerçeğini unutmamak gerekir.
Her şeyi “seçime” yorumlayan paranoyaklardan değilim. Fakat yapılan her hatanın, seçime “etkisi” olduğunu da iyi biliyorum. Önümüzde önemli bir seçim var. İktidar vekillerinin bu tür konularda daha hassas davranmaları gerekiyor. Farz edelim ki milletvekilleri bu konuyu umursamıyor olsunlar. Mezarlığın bağlı olduğu Büyükşehir Belediyesi’nin bu yanlışı düzeltmesi gerekiyor. Eski Malatya çocuğu olan ve orada yaptığı başarılı çalışmalarıyla bugün Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturan, Alibaba Mezarlığı’nda da büyük emekleri olan Selahattin Gürkan'ın, bu yanlışa “Dur” demesi gerekiyor.
Aksi halde bu işin vebali de faturası da ağır olur.
ANKARA YORUMU
Önümüzdeki seçimlerde, AK Parti’nin Malatya’daki listesi şu şekilde ön görülüyor: Listenin ilk sırasında, şu anda aktif görev yapan üst düzey bir “bürokrat” olacak. İkinci sırada mevcut vekillerden birisi, üçüncü sırada ise vatandaşın nezdinde “makbul” ve “akademik kariyeri” olan birini göreceğiz. Dördüncü adayımız ise, “İstanbul” merkezli olacak. Beşinci ve altıncı sıralar ise, il başkan yardımcılarına ayrılmış durumda.
FİSKOS MASASI
- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, 1. Organize Sanayi Bölgesi kamulaştırma bedeli için, TSO’ya ödenen 40 Milyon liranın maksadına uygun kullanılmadığından ötürü, Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’na hayli içerlemiş.
- AK Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık, önümüzdeki dönem için İstanbul’da aday olacakmış.
- Bezm-i Alem Üniversitesi Dekanı Ramazan Özdemir’in adaylığı, mevcut AK Partili milletvekillerinden biri tarafından “engellenmeye” çalışılıyormuş.
- Malatya Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren, kendisini başarısız bulan Malatya siyaset ve Bürokrasisine; “Benim tutukladığımı, savcılık makamı bırakıyor…” şeklinde serzenişte bulunuyormuş.
- Aday adaylığına soyunan AK Parti İl Başkan yardımcılarından özellikle birisi, mevcut siyasi dengeler tarafından ajanlıkla tavsif ediliyormuş.
Selam ve dua ile
Fiemanillah
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.