“Nerede kaldı bu aptal maymun?”
26 Mayıs 2024, Pazar 14:12Merhaba gazetemizin değerli okurları.
Sabah erken saatlerde yayına girmem gereken yazım bu saatlere kadar gecikti. Gecikme dolayısıyla özür dilemiyorum. Herhâlde geçerli sebebimiz vardı ki geciktik. Neyse. Kayserilinin dediği gibi:
-“Balığı ne zaman tutarsan tut, taze olur.”
Yazıyı birkaç saat geç okumak yazının tadını bozmuyor.
Adamın biri Afrika´da safariye çıkarken, yanına minik köpeğini de almış.
Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar sessiz sessiz geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor.
-“Şimdi başım dertte” diye düşünmüş köpekçik .
Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemiriyor gibi yapmış. Bu arada da arkadaki hareketi de kestirmeye çalışıyormuş. Leoparın iyice yaklaştığını hissetmiş. Leopar köpekçiğe tam saldıracakken minik köpek leoparın da duyacağı bir tonda kendi kendine konuşmuş:
-“Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?”
Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış. Endişeyle en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış:
-“Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım” diye düşünmüş leopar...
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Köpekçiğin hilesini leopara anlatarak dostluğunu kazanabileceğini düşünmüş. Leoparın yanına giderek olup biteni anlatmış. Leopar köpeğin oyununa gelmiş olmaktan dolayı çok sinirlenmiş ve maymuna:
-"Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım. Dediklerin doğru mu bakalım!” demiş.
Az önceki yerde bekleyen minik köpek leoparın kızgın bir şekilde ama yine de temkinli adımlarla sırtında maymunla kendisine yaklaştığını fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken, kaçmaya da kalkmamış.
Bunun yerine yine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri kemirmeye devam etmiş.
Tam leopar saldıracakken, onun da duyacağı şekilde kendi kendine konuşmaya devam etmiş:
-"Şu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim, hala haber yok!"
Diplomasi önemli. Diplomasiyi bilmek ve uygulayabilmek daha önemli.
Türkiye’nin Gazze konusunda yürüttüğü strateji öyle sanıyorum ki katillerden oluşan dünyanın diğer yarısını durdurabilmek ve geri adım attırabilmek amaçlı.
Savunma sanayiindeki gelişmeleri sosyal medyada okudukça kafamda “Bu kadarını da yapmış olabilir miyiz?” babında deli sorular takılıyor.
70’li yıllarda henüz ortaokul-lise dönemlerindeydik. Kardeşler mahalledeki kuyruklara dağılıyorduk. Ben pirinç kuyruğundayken abim şeker kuyruğuna, kardeşim de yağ kuyruğuna giriyordu. Bunun tüpü, ekmeği, unu falan da var. Liste bitmezdi.
İşte o zamanlardan birinde açıkgöz vatandaş pirinç kuyruğuna girecekmiş. Ancak kuyruk öyle böyle değil, bayağı uzunmuş. Saatler sonra sıra kendine geldiğinde pirincin bitme ihtimali de yüksek. Hemen kuyruktakilere seslenmiş:
-“Arkadaşlar! Sokağın aşağısındaki bakkala şeker geldi. Henüz kimsenin haberi de yok. Yetişirseniz hemen alabilirsiniz!”
Herkes aşağı sokaktaki bakkala doğru koşmaya başlamış. Kim önce varırsa kuyrukta daha az bekleyecek. Birbirlerini geçme derdindeler. Yalanı söyleyen ise boşalmış ve dağılmış olan pirinç kuyruğunda önlerde yerini kapıp bekliyormuş. Ancak sokağın aşağısındaki bakkala şeker geldiği haberi o kadar yayılmış ki, adeta bütün mahalle oraya akın ediyor.
Bizimki düşünmeye başlamış:
-“Ya gerçekten aşağıdaki bakkala şeker gelmişse… Olabilir mi olabilir. Bu kadar millet akın akın oraya gittiğine göre…” deyip kendi de başlamış sokağın aşağısındaki bakkala doğru koşmaya…
Bizimki biraz o hesap galiba. “Şöyle silahlar yapıyoruz. Böyle tasarımlar” derken birçok şeyi birçok kez duyunca “acaba gerçek olabilir mi?” diye biz de paylaşmaya başlıyoruz.
Kalkan balığı şeklinde su altında ilerleyip düşman gemisinin altına yapışan ve uyuyan hücre gibi tamamen ölü duruma geçen ve zamanı geldiğinde bir komutla umulmadık yerde umulmadık zamanda patlayan icatlar.
Bir arı büyüklüğünde Siha’lar. İstenilen ortama sessizce girip gereken yerde patlayan veya bilgi taşıyan sessiz canavarlarımız.
Hava savunma sistemlerinde ülkemize gelen nükleer bombayı bile atıldığı ülkeye geri gönderebilen elektronik aletlerimiz… vs. vs. vs…
Yazmaya yoruluyorum ama bunlar gibi yüzlercesi söyleniyor. Önceleri bütün bunlar için düşmanı caydırma amaçlı küçük atmasyonlarımız diye düşünürken, şimdilerde gerçeklerimizin çok küçük bir kısmı olduğunu duymak. İnşallah pirinç kuyruğuna girmek için şeker yalanı söylenmesi gibi bir şey değildir.
Hani Arjantin kıyılarına yakın İngiltere’nin gasp ettiği Falkland Adaları vardı. Arjantin devleti 2 Nisan 1982’de bu adalara el koyduğunda İngiltere Arjantin ile savaşmak üzere 1 uçak gemisi yola çıkardı. 3 gün sonra adalara varacak olan uçak gemisi Arjantin’in geri adım atmasını ve adaları terk etmesini sağlamıştı. Koca Arjantin bir uçak gemisine teslim olmuştu.
Fransızlar da bu olaydan görev çıkararak petrol arama gemilerimizi ve onu korumakla görevli savaş gemilerimizi kaçırtmak için Yunanistan’a destek olarak Fransız firkateynini bölgeye gönderdi.
Mavi vatanda petrol arayan gemilerimizi uzaklaştırmak için gelen Yunan gemilerinin Türk savaş gemileri tarafından hasar verilerek uzaklaştırılması üzerine onlara yardım için bize doğru yönelen Fransız firkateynindeki subaylar telsiz konuşmasında Yunan yetkililere:
-"Gemimizin bütün dijital göstergeleri kilitlendi. Navigasyonumuz çalışmıyor. Silah sistemlerimiz 'off' konumuna düştü" diye mesaj iletmeye çalıştı.
Fransız gemisi:
-"Üzerimizde tanımlayamadığımız yüzlerce cisim uçuyor. Bunların ne olduğunu anlayamıyoruz. Bütün sistemlerimizi kilitledi. Geminin bütün dijital sistemi kontrolümüzden çıktı. Bize ortamdan çıkmak ve geri dönmek için kılavuz gönderin" diyerek yardım çağrısında bulundu. Geri dönmek zorunda kaldılar. Fırkateyn işlevsiz hale gelmişti.
Sosyal medyada bize abartılı gibi gelen ve bazen IQ seviyesi tartışılmaz halde düşük olan kesim tarafından alay konusu bile yapılan savunma sanayimizin yeni icatları birçok şeyi uzaktan duymamıza rağmen muhtemelen doğru. Uzmanın dediği gibi:
“-Savunma sanayiinde açıklananlar açıklanmayanların çok çok azı. “
Değerli okurlarım. Konuyu kısa kesmek zorundayım. Çevremde garip cisimler dolaşmaya başladı. Muhtemelen bazı devlet sırlarını yazabildim. Bu sebeple ortamı da gevşetmek babında fıkralara geçiyorum.
Kalın sağlıcakla.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Altan Angın
27-05-2024 11:42Eskiden bizim gençlik zamanlarımızda anlatmış olduğun hikayeleri hiç dinlemedik,yada ben duymadım.simdiki nesil hep böyle alavere,dalaverelerle günü kurtarmaya çalışıyorlar.yani bir toplum helak oluyor,müstahak böyle düşünce içerisinde yasayanlara.