Öğretmenin vurduğu yerden gül biter!..
14 Temmuz 2023, Cuma 09:09Hadememiz Abdullah efendinin, elinde uzun uzun sallayarak dling, dling, dling diye ses çıkaran zilini duyunca, çığlıklar atarak, birbirimizi ezercesine sınıflara koşuşturduğumuz, gürültü yaptığımız için, merdiven başında elinde kızılcık sopasıyla bekleyen “vurduğu yerden güllerin bittiği” öğretmenleri ve “eti senin kemiği bizim” diye öğretmenimize teslim edildiğimiz günleri hatırladım.
Daha sonraları geçtiğimiz ortaokul ve liselerdeki o elektrikli, mekanik zil sesi bana o ilk okuldaki zilin verdiği hazzı bir türlü veremedi.
Adam boyu kar yağdığı günlerde bile vali amcaların okulları tatil etmeyi düşünmedikleri, okul servisi diye bir şeyin ne olduğunun bilinmediği, kürünen karların oluşturduğu kardan tünellerin arasında okula gittiğimiz günleri unutmamız mümkün mü?
Soğuk ve karlı kış günlerinde su çeken ayakkabılarımızın ıslattığı çoraplarımızı, sınıfın ortasına kurulmuş devasa sobanın etrafında, çoraplarımızı sobaya dokundurarak kurutmaya çalıştığımız, bu arada çoğu naylon olan çorapları yaktığımız ve sınıfa tarifi imkansız kokuların yayıldığı o ilkokul günlerini unutmamız mümkün mü?
Şimdiki çocukların bunlar ne ola ki acep? Diye sorduğu, giriş gelişme ve sonuç bölümlerinden oluştuğu belirtilen “mektup” diye bir şeyi yazmanın öğretildiği ve hızlı haberleşmenin tek aracı olan “telgraf” çekmenin öğretildiği günleri unutmamız mümkün mü?
Allah razı olsun, bizim sağlığımızı çok düşündükleri ve protein ihtiyacımızı karşılamak için taaa okyanus ötesinden bize mis gibi sütler..!(süt tozu) ve karnımızı doyurmak ve beslenmemiz için peksimetler ve yayık tere yağları gönderen Amerika’yı ve bunları iştahla yediğimiz günleri unutmamız mümkün mü?
"Yerli malı yurdun malı. Herkes onu kullanmalı" sloganıyla büyük bir zevkle kutladığımız, evden ne varsa götürdüğümüz( ceviz, bastığh, kesmece, kuru üzüm, meyve vs) ve hep birlikte hayfene tadında yiyip ve yerli malı kullanma ve tutumlu olma bilincinin aşılandığı o müstesna günleri unutmak mümkün mü?
Okul çıkış kapısında bekleyen, dondurmacı Abdo Dayının dondurmalarını, Şam Tatlıcı Hüseyin ustanın Şam tatlılarını, nohutçu Süleyman’ın sattığı bugün bulamayacağınız haşlanmış nohutları, Albay’ın ciğer kebabını, tavuk sütlerini, horoz şekerlerini, elmalı şekerleri, kırık leblebileri, simitleri unutmamız mümkün mü?
Unutamayacağımız ne kadar çok şey var değil mi?
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Yunus Emre
14-07-2023 09:32Efendim, Allah size sağlık, sıhhat, güzel ömür versin. Yazılarınızı her zaman takip ediyorum. Büyük bir zevkle de okuyorum. O kadar güzel ve temiz anılar biriktirmişsiniz ki duygulanmamak elde değil. Bazen nerede o eski insanlar diyorum. Şunu üzülerek söylüyorum ki şimdiki çocuklar çok şansız. Eskiden olduğu gibi öğretmen vurduğu yerden gül biter diye emanet edeceğimiz eğitimciler kalmadı. İşini layıkıyla yapanlar bir yana, açık arayan, sevgisiz, saygısız, çocukların özgüvenini kıran eğitimciler had safhada. Allah evlatlarımızı böyle insanlardan korusun.