’’Damat’’ın raconuna bak!..
01 Kasım 2021, Pazartesi 09:55Malatya’mızın gündemi yine bir hayli yoğun. Siyaset, ekonomi, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşları derken, kendi eliyle adalet (!) dağıtmaya kalkışıp, gazeteci olan bir şahsı dövdüreni de gördük. Detayları herkesçe malum hadise hakkında (Malatya’daki önemli kurumlarından birinin başındaki kişiye, basın aracılığıyla “soytarı” yakıştırması yapan birinin, o kurumun başındaki kişinin eşi tarafından tutulan adamlar tarafından dövdürülmesi) acizane bir kaç kelam edelim istedik.
Sözün başında, azmettirene ve darp edilene hatırlatma yapmak isterim: Burası “hukuk” devletidir. Kimsenin, kimseye “soytarı” demeye hakkı olmadığı gibi; kimse de kimseye kafasına göre “racon” kesemez. Keza hakaret etmek “basın hürriyeti” değildir. Hakeza mafyavari (!) hareket de “hakkını aramak” değildir.
Mamafih; sözlü, yazılı ve fiili her türlü şiddeti kınıyorum!
SONRADAN EKLENDİĞİ AİLENİN NÜFUZUNU KULLANIYOR
Yukarıda bahsettiğim hadisenin dayakçı kahramanı, cebinde beş kuruş parası olmadığı halde, zenginlerle oturup kalkan ve kendini zengin zanneden adam(!) misaline benziyor. İşte o dayakçı kişi, Malatya’nın önde gelen ailelerinden birinin damadı. Sonradan eklendiği ailenin nüfuzunu kendi nüfuzu zannederek, mafyacılık (!) oynamaya başlamış. O aileden soyutlansa, damadın “cıbıl”, “cıbır” ve “cılız” kalacağı da aşikâr...
Bakış açısı önemli... Hem de çok önemli!..
KOŞ AYŞE KOŞ!
Ayşe, orta halli bir Anadolu çocuğudur. Yetenekli ve başarılı biri olmadığı için, liseyi zar-zor bitirmiştir. Doğru dürüst iş bulamaz. İş bulabilmek için, kıytırık bir ön lisans programı okur. Girdiği işlerde de dikiş tutturamaz.
Günün birinde Ayşe'nin yaşadığı şehre bir bürokrat atanır. Ayşe bir vesileyle bu bürokrat ile tanışır. Bu tanışma, Ayşe'nin hayatında büyük bir dönüm noktası olmuştur. Önce kişiye özel bir ilanla devlet kadrosunda işçi olur. Tabi bununla yetinilmez, yine özel bir ilanla 10'dan fazla sertifika istenilerek, (KPSS puanı 60 olmasına rağmen) sözleşmeli devlet memuru yapılır.
Ayşe’nin gözü doymaz, hep daha fazlasını ister. Mezun olup olmadığına bakılmadan, hiçbir alakası olmayan bir bölüme “Öğretim Görevlisi” olarak atanır. Yüksek Lisans yoktur, ALES yoktur. Kendisine öyle bir sertifika alınır ki; ülkede kimsede olmayan bir sertifikadır bu. Ayşe, işte bu sertifikayla öğretim görevlisi olmuştur. Gerisi artık kolaydır. Ayşe’nin sonraki durağı ise meslek yüksek okulu müdürlüğüdür. Altına makam aracı ve yanında şoförü vardır. Etrafında fır dönen hizmetliler de cabası... Ayşe, başlar altında çalışan profesörlere, doçentlere talimat yağdırmaya. Sözün burasında, Ayşe'nin siyasi görüşü, iktidarın zıddındadır. Zaten bu tür olaylarda, siyasi görüşünüzün de bir anlamı yoktur.
VAH MEMLEKETİMİN HALİNE!..
Yukarıdaki yazdıklarım bire bir yaşanmış bir hadise. Hikayenin kahramanına, ben Ayşe dedim. Siz Ezgi, Yılmaz veya Suat da diyebilirsiniz. İsme veya kuruma takılmadan, yaşananlara dikkat kesilin lütfen. Maalesef, bu yaşananlar ülkemizin gerçekleri. Hatırlayacağınız gibi, daha bir kaç gün önce “Doçentlik belgesi sahte olan” bir akademisyen tutuklandı. Malatya'da bir kişi 11 sene kamu kurumlarında sahte diplomayla mühendislik yaptı.
-Kimsenin denetlediği yok.
-Hesap sorma yok.
-Sırtınızı dayamışsanız bir güç sahibine, size laf edecek kimse de yok.
-Biri bu tür insanlara bir şey dese, “bu teröristtir" der sıyrılır çıkar kenara...
Memleketin çocukları işsizlikle boğuşurken, birilerinin yanında gözü yaşlı el pençe iş isterken, evine ekmek götüremeyip intihar edenler varken; Ayşe'ler keyif sürmekte…
Birkaç yabancı dil bilen, yurtdışında tecrübe edinmiş, ülkenin en güzel üniversitelerinden mezun olmuş, binlerce doktora mezunu iş bulamazken; Ayşe gibiler sıradan bir açık öğretim programından mezun olup, akademisyenlik yapabiliyor bu ülkede.
Vah memleketim vah...
Selam ve dua ile
Fiemanillah