’’Dedem de yapar Getağaneyi’’
27 Şubat 2022, Pazar 09:16Ankara eşrafından Ali Bey ile birlikte Artvin ziyareti sırasında eskiden “Makuf” olarak bilinen Yusufeli’nin yaylasını gezmek üzere üç aile çocuklarla 8-9 kişi yola çıktık. Karadeniz yaylaları meşhurdur. Yerinde görmek öyle bilgisayar ekranında veya TV’lerde görmekten farklıdır.
Hayatımda zevk alarak içtiğim harika çaylardan birini Trabzon’un Zigana yaylasında Hamsiköy’de içmiştim. Maçka, Sümela manastırı derken Zigana tüneline kadar çıkmıştık. Oralarda Hamsiköy’ e uğrayıp meşhur sütlacımızı da yedik. O sütlaç için çok yıllar önce 4 arkadaş Ankara’dan kalkıp Trabzon Hamsiköy’e gitmiş, sütlacı yedikten sonra da fazla oyalanmadan geri dönmüştük. Dönerken TIR altında kalmamıza ramak kalmış, büyük bir kazayı da geçirmeden atlatmıştık. Bu sefer Hamsiköy’de bungalov evlerden kiralayıp ailece kaldık. Akşam üzeri idi. Dışarıda sis çökmüş, inceden de bir yağmur çiseliyordu. Çayımızı demledik. Terasta saçağın altında siste çevrenin süzülen ışıkları ile çaylarımızı yudumladık. O çayın lezzetini halen unutamadım.
Makuf’tan Zigana yaylasına nasıl atladık ben de anlayamadım. Ama biz Makuf’tan devam edelim.
Makuf’un yaylasına çıkarken o kadar uzun ve dolambaçlı bir seyahat aklımızdan geçmemişti. Sabahın çok erken saatleri idi. İşin enteresanı herkes acıkmaya başlamıştı. Arabada kalmış birkaç dilim ekmek de çocuklar tarafından tüketilince ekmek telaşımız başladı.
Yaylaya henüz mesafe varken bir köyün içinden geçiyorduk. Ekmek bulabilir miyiz diye evlere baka baka devam ettik. Köyde hiç kimse yoktu. Buraya kadar çıkınca ekmek yok diye geri dönecek de değildik. En azından yaylayı görür ve erkence ineriz düşüncesiyle ilerlerken köyün en yukardaki evinden birinden bize seslenildiğini fark ettik. Yaşlıca bir adam eliyle “Gelin buraya” işareti yapıyordu. Yaklaştık. Sesi ve konuştukları net duyulan mesafeye geldiğimizde bize bağırarak:
-“Sabahtan beri burada ağaç olduk. Nerede kaldinuz? Haydee, acele edun daaa!”
Bizi kimse beklemiyordu. Makufli (Makuflu demem lazım ama bizde bu şekilde söyleniyordu) herhalde bizi birine benzetti” diye düşündük. En azından köyde biri vardı. Belki ondan ekmek de alabilirdik. Evin kapısına kadar gelince Ali Bey aracından indi. Makufli’nin yanına gitti. Adam söylenmeye devam ediyordu:
-“Hepiniz inun daa. Ne oturuyorsunuz arabalarda. Hayde. İçerde sofrayi hazirlattum. Çay hazir. Ekmekler yeni çikti firundan.”
Makufli yandaki eve dönüp seslendi:
-“Fadimee! Hayde, misafirler geldi. Getur ekmekleri”
Biraz sonra bir teyze elinde büyükçe bir sini, üzerinde de sıcak sıcak kocaman Kovali ekmeklerle (Karadenizin Tamamen doğal, tepsi dökümü buğday ekmeği) geldi yanımıza ve:
-“Nerede kaldinuz? Bu adam sabahtan beri başımın etini yedi. “Misafirlerim de misafirlerim” diye. Tam da dediği gibi üç araba gelmişsiniz. Gelmeseydinuz ben oğa yapacağimi biliydum. Neyse ki kurtardi”
Şaşırmıştık. Olayı anlamaya çalışıyorduk ki teyzemiz durumu biraz daha açıkladı. Makufli gece rüyasında görmüş. Üç arabayla çoluk çocuk misafir gelecekler diye.
Sofraya oturduk. Makufli sordu:
-“İçinizden biri kaymağı çok seviyormuş. İçine peynir doğranmış kaymağa bayılıyormuş. Kimdur o?”
Ali bey şaşkın vaziyette elini kaldırıp; ”Ben kaymak hastasıyım” dedi. Makufli:
-“Ha bu bi tencere kaymaği senun için hazirladum. Peyniri de doğrayup üstüne serdum. Buyur, afiyet olsun.”
Sabahın köründe “Misafirlerim geliyor” diye ekmekleri hazırlatmış. Nevaleler, bal, pekmez ve daha bir sürü şey. Yemek telaşımız hafiflediğinde tanıştık. Muhabbet ettik. Çoluk çocuk dinlendi.
Mutlaka her yöremizin misafirperverliği çok iyidir. Makuf’ta misafir ağırlamanın bu güzel şeklini yaşadık. İddiası olan yöreler davet ederse belki başka misafirperverlerle de tanışma imkanımız olabilir. Ancak o zaman bir kıyaslama yapabiliriz. Yoksa kuru kuruya “Bizim oralarda da misafir şöyle sevilir, böyle ağırlanır” demekle olmaz. Hazır yayla zamanları yaklaşırken bu konuda yeni açılımlara açık olduğumu da bilmenizi isterim. Yakıt parasını ben karşılarım. Onu da sizin misafirperver hemşerilerinize yıkacak kadar düşüncesiz değilim.
Hafta başında bir yakınımın vefatı üzerine Arhavi’ye gittim. Cenaze namazı, defin ve taziyelerden sonra kuzenimle sohbet ederken kuzenim o an oradan geçmekte olan birini göstererek:
-“Bu arkadaşımızın başından çok enteresan bir olay geçti. Gül gül ölürsün”
Enteresan olayları okurlarım için derlemek benim hobim. “Anlat da bilelim” dedim. Başladı anlatmaya:
Arkadaş babasıyla sabah namazı kılıyor. Selam verdikleri sırada dışardan bir iki ses gelince başında namaz takkesi ile pencereye çıkıp aşağı bakıyor. Çevik kuvvet binayı sarmış. O sırada polislerden biri camdaki takkeli arkadaşı görünce:
-“Aha fark edildik. Çabuk onlar saldırmadan dalın içeriye!” diye bağırmış.
Apar topar, paldır küldür önce arkadaşın evine sonra da yan daireye dalmışlar. Baba ve oğulu kelepçeleyip yan dairedekilerle birlikte karga-tulumba indirip ekip arabasına atmışlar. Babası oğluna kızıyormuş:
-“Ben sana demedum mi sohbete mohbete gitma diye! Bak neye pulaştuk!”
-“Ne alaka baba. Bu başka bir şey olmalı. Bi sus. Gidince öğreneceğiz.”
Meğer çevik kuvvet polisleri aylardır DAEŞ örgütünü izliyorlarmış. Baskın sabahı pencereye takke ile biri çıkınca telaşlanmışlar. Baskını hızlandırıp o daireye doğru da genişletmişler. Anca merkeze gittiklerinde gerçek anlaşılmış ve bunları salmışlar. Birkaç dakika sonra aynı adamla balıkçının önünde karşılaştık. Kısık bir sesle:
-“Yırttım sanma. İzliyoruz” dedim. Kıpkırmızı oldu. Balığı falan alamadan koşarcasına uzaklaştı. (Çok kötüyüm)
Değerli okurlarım. Baba kahvaltılarımız birilerinin zoruna gitmiş ve bir kıskanma oluşmuş ki bu Pazar bana mutfak yasağı kondu. Bu hafta Anne kahvaltısı yapacağız. Menü kolay. “Getağaney”. Cenaze için Arhavi”ye gittiğimde Arhavi Laz peynirinden almıştım. Tarifini önceki haftalarda verdiğim “Getağaney” yapılacak bu hafta.
960 kilometre öteye gidip Laz peynirini getirdikten sonra dedem de yapar Getağaneyi…
Korkum bu çekememezliğin gelecek haftalarda da devam etmesi. İnşallah etmez.
Hayde! Kalun sağlicakla…