’’İt oğlu it’’
06 Aralık 2021, Pazartesi 11:37
-“İt oğlu it” in hikâyesini biliyor musunuz?
-Kanunen ataması yapılamayacak biri, nasıl genel sekreter olabilir?
-Malatya Turgut Özal üniversitesinde, uydurma belgelerle hoca yapılanlar var mı?
-Malatya Turgut Özal üniversitesinde, neden bütün ihaleler pazarlık usulüyle yapıldı?
-Rektör yardımcısı, okul müdürü, genel sekreter, daire başkanı gibi sıfatların ömrü neden kısa oluyor?
-Elin oğlu, devlet kurumunda, ticari müessese kurmuş ve üstelik Ticaret Sicil -Gazetesi’nde de bunu yayınlamış. Buna dair bir açıklamanız var mı?
-Villaların alındığı paranın kaynağı ne?
-Malatya Valisi nerede?
-Vali Bey’in beden dili ne anlatıyor?
-Haftanın karikatüründe ne var?
Edebiyatımızın mihenk taşlarından ve biz gazetecilerin “Üstad” olarak andığı Necip Fazıl Kısakürek’le ilgili onlarca hadise okumuştum. Ancak hiç biri, aşağıdaki hadiseyi, bugün içinde bulunduğum durum kadar özetleyemez.
Gazetecinin biri, Necip Fazıl Kısakürek’e “it oğlu it” diye hakarette bulunur. Bunun üzerine Üstad, hiddetlenerek gazeteciyi mahkemeye verir. Hakim, gazeteciye bunun sebebini sorunca, şu cevabı alır “Efendim ben Anadolu çocuğuyum. Bizim oralarda işini iyi yapana ‘İt oğlu it, işini iyi yapmış’ derler. Bu sebeple ben de üstada sevgimi ve saygımı ifade ile birlikte; iltifat olsun diye ‘it oğlu it’ dedim” diye cevap verir.
Uzun bir aradan sonra, geçtiğimiz günlerde polis memuru bir kardeşimiz beni aradı. Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Aysun Bay Karabulut, benden şikayetçi olmuş. Şaşkınlıkla birlikte, hayretle konuyu dinlerken, yukarıdaki hikaye geldi aklıma. Malatya’mızın eski valisi Sayın Mustafa Toprak, mahkemelik(!) olduğum son kişiydi. Sayın Toprak’a tek kelime hakaretim olmadığı için beraat etmiştim o davadan. Eğer bu suç duyurusu da mahkemeye intikal ederse, gazetecilik mesleğimin; 25’inci mahkemesi olacak.
DERDİMİZ ÜZÜM YEMEK!..
Malatyamızın gelişmesi ve Malatyalı’nın müreffeh bir şehirde yaşaması için, yıllardır acizane yazıp-çizeriz. Onlarca, yüzlerce, binlerce haber-yazı-yorumla kamuoyunu bilgilendirme, yöneticileri uyarma ve doğruyu bulma adına yayın yaparız.
Bugüne kadar defalarca mahkemelik olduk. Elhamdülillah, henüz ceza yemişliğimiz yok. Malumunuz olduğu üzere; Haftalardır, Malatya Turgut Özal Üniversitesi hakkında haberler yayınlanıyor. Üniversitenin Rektörü Aysun Bay Karabulut, yazılan-çizilen iddiaları yalanlamak yerine, haberlere erişim engeli getirtmiş. Bununla de yetinmemiş, haber yapan, yazı yazan kim varsa herkesten şikayetçi olmuş. Olmuş olmasına da, en azından iddialara cevap niteliğinde bir açıklama zahmetinde bulunsaydı da, kamuoyu doğruyu-yanlışı tartmaya baksaydı.
Merak ediyorum, savcı soruşturmaya gerek görmezse ne olacak? "Bana iftira atıyorlar" diyerek yaptığı şikayetler sonrası, Cumhuriyet Savcısı dava açmazsa veya açılan dava sonrası gazeteciler ceza almazsa ne olur? Davayı açan kişi, bunun idrakinde mi acaba?
Ben yine de buradan yazayım, davayı açan kişi de bilmiyorsa öğrensin. Eğer dava açılmaz veya açılan dava sonucunda kimseye ceza takdiri olmazsa, bunun anlamı, "Yazılanlar-çizilenler doğru”dur anlamındadır!..
İDDİALAR VE SORULAR
-Kanunen ataması yapılamayacak biri, nasıl genel sekreter olabilir?
*
-Kurumunuzda, uydurma belgelerle hoca yapılanlar var mı?
*
-Neden bütün ihaleler pazarlık usulüyle yapıldı?
*
-Rektör yardımcısı, okul müdürü, genel sekreter, daire başkanı gibi sıfatların ömrü neden kısa oluyor?
*
-Elin oğlu, devlet kurumunda, ticari müessese kurmuş ve üstelik Ticaret Sicil -Gazetesi’nde de bunu yayınlamış. Buna dair bir açıklamanız var mı?
*
-Villaların alındığı paranın kaynağı ne?
*
Yukarıda da belirttiğim gibi; Yargı gazeteciler aleyhine bir karar vermezse, yazılanların doğru olduğu anlamı çıkar. Sonrasında ne olur? Devletin kurumları soruşturma açar mı? Açmaz mı? Bekleyip göreceğiz.
REFERANS SİYASETÇİDEN OLURSA!..
Son zamanlarda yaşanan olaylar, önü alınmayan pahalılık, artan fiyatlar, yolsuzluk iddiaları vs. üzerinde fikir teatisinde bulunduğum kişilerin verdiği cevap hemen hemen aynı oluyor. “Devlette müthiş bir otorite boşluğu var! Aslında devlet bütün atamaları yapmış durumda. Fakat atanan insanlar işlerini doğru dürüst yapmayınca, bu tür istenmeyen durumlar ortaya çıkıyor.”
Geçtiğimiz günlerde yine buna benzer bir tespitte bulundu arkadaşlarımdan biri... Arkadaşım diyor ki; “Ak Parti'nin bu ülkeye en büyük zararı, ehliyet ve liyakat müessesesini neredeyse bitirmiş olmasıdır.”
Arkadaşımın tespitine katılıyorum. Zira; Yukarıdaki sözleri, Ak Parti’nin üst düzey yöneticileri de sıklıkla dile getiriyor. Neredeyse bütün kurumlar siyasilerin refere ettikleri kişiler tarafından yönetiliyor. Siyasiler çok az da olsa, ehil insanlar atayabiliyor. Fakat genelde profili düşük insanlar tercih ediliyor. Profili yüksek kişiliklerin ileride kendilerine rakip olma ihtimalleri olduğu için, mümkün olduğunca düşük profil kişilerle çalışmayı tercih ediyorlar. Tanıdığım bütün siyasiler neredeyse böyle. Düşük profilli yöneticiler tarafından idare edilmeye çalışılan kurumlar, işlerini doğru düzgün yapmıyorlar; ya da yapamıyorlar.
Son zamanlarda yaşadığımız onca problemin temelinde bunun yattığını düşünüyorum. Düşünsenize bir kurumun makam şoförünün, kurumun imkanlarıyla uyuşturucu ticareti yaptığı iddiaları ortalıkta dolanıyor, müdürünün yüzü dahi kızarmadan günlük rutinine devam ediyor.
-Bunu gören vatandaşların hangisi devlete güvenir?
-Hangi esnaf yaptığı zamdan dolayı, devletin gelip kapısını çalacağını düşünür?
-Bir kurumun müdürünü dahi korkutamayan devlet, kime müdahale edebilir ki?
Usulsüz atamalar da yapılır, usulsüz alım da yapılır, her türlü desise de olur bu ortamda. Zira, bunları sorgulayacak kudrette bir devlet mekanizması ortada yok maalesef!..
VALİ BEY İZİNDE Mİ?
Başlıktaki soruyu okuyan "Aydın Baruş, nerenin valisi?" diye sorabilir. Hatta “Malatya'da onca sıkıntı varken, ortalıkta görünmeyen Aydın Baruş, ne iş yapar?’ da diyebilir.
Sayın Baruş’un geldiği günü hatırlıyorum. Aldığım izlenim, refere eden kişiler, hakkında topladığım malumatlar, ahlaki yapısı vs. "Malatya'nın aradığı vali budur" diye düşünüyordum. Aradan geçen yaklaşık 3 yıllık sürede “Faydalı bir durumuna denk gelmedim” desem yeridir maalesef.
Son zamanlarda Malatya'da yaşanan onca olay karşısında, suskunluğu tercih ediyor kendisi. İl Müdürlüğü binasında, operasyonla uyuşturucu yakalanıyor, validen ses yok! Üniversitenin birinde usulsüzlükler yapıldığı iddiaları havalarda uçuşuyor, vali beyimizden yine ses yok!.. Ceza verilen şehit çocuğu, durumu valiliğe şikayet ediyor, valilikte en ufak bir kıpırdanma yok. Valiliğe bağlı bir kurumun adı yolsuzlukla anılıyor, Vali beyimizi gören beri gelsin.
Hadi diyelim ki; Sayın Valimiz kötü işlerde, vitrinde görünmek yerine arka planı tercih ediyor. İyi olan işlerde de Sayın Baruş’u göremiyoruz. Şehirde yapılan bazı önemli tesislerin açılışında kendisini görebiliyoruz. Lakin birçoğunda görünmüyor. Bundan bir kaç gün önce, Yeşilyurt Belediyesi’nin semt pazarının açılış törenini canlı yayınla izleme imkanım oldu. Bütün protokol oradaydı da sayın valimizi yine göremedim. Sahi, Aydın Baruş, nerede, nerenin valisi?
VALİ BEY SIKILMIŞ HERHALDE?..
Söz Vali Bey’den açılmışken, birkaç gün önce sosyal medyada bir fotoğrafa denk geldim. Bu fotoğrafta Malatya Valisi Aydın Baruş’u görünce, diğer isimler dikkatimi çekmedi. Ortamdan sıkılmış da “Neden geldim buraya?” der gibi bir duruş vardı Vali Bey’de... Ben fotoğrafı böyle yorumlayınca, arkadaşım da kendi yorumunu söyledi: “Böyle eften püften meselelerle uğraşamam, benim daha önemli işlerim var.” der gibi oturuyor Vali Bey...
Evet, sizlerin de yorumunu bekliyoruz...
Selam ve dua ile
Fiemanillah