’’Sana amca diyorlar, bana delikanlı’’
04 Eylül 2022, Pazar 00:59
Sevgili okurlarım. Hemence geçiveren 168 saatin sonunda yine birlikteyiz. Zaman çok çabuk geçiyor. İlk zamanlarda bıyıklarımı sayar uzamasını beklerdim. Bendeki bıyıklar o zamanlar 3-3 maç yaparlardı. Şimdilerde sakallarımı kısaltmaya yetişemiyorum. Hepsi de bembeyaz.
Sosyal medyada dolaşırken üniversiteden bir arkadaşıma rastladım. Çok sevindim ve mutlu oldum. Selamlaşıp birbirimizi takibe başladık. Onunla üniversitede zaman zaman sohbet eder, bazen rahmetli Baybars arkadaşımla bölümde takım oluşturup birlikte maçlar yapardık. Baybars da onunla iyi anlaşır ve severdi.
Her memleketin belirli özellikleri, insan tipleri olur. “Doğduğun yer kaderindir” sözü insanın yapısına da işlemiştir. Bu konulara merakım o yıllarda başlamıştı.
Yukarda zikrettiğim Erhan arkadaşımla bir ara yalnız kalmış sohbet ediyorduk. Dini konularda bilgisi çok iyi idi. Beş vakit namazına da dikkat ederdi. Ama ben onu memleketin hiçbir şehirlisine benzetememiştim. Şivesinden de yakalayamamıştım. Nihayetinde sordum:
-“Erhan sen nerelisin?”
-“Nereliye benziyorum?”
-“Doğrusunu istersen ben hiç bir yerin adamına benzetemedim. Samimi soruyorum; nerelisin?”
Biraz durdu. Sonra bana döndü, hafif bir tebessümle:
-“Ben çingeneyim Ersoy kardeşim.”
Şaşırmıştım ve şaşkın şaşkın bakakalmıştım. O da bakışlarımı yakaladı.
-“Şaşırdın. Ama şaşırmana gerek yok. Evet çingeneyim. Sen nasıl kendi aileni, anne babanı seçerek dünyaya gelmedinse ben de seçemedim. Seçme imkânım olsa da gene bu annemi, babamı seçerdim. Rabbim beni bu anne-babadan yarattı.” Dedi ve devam etti:
-“Anne babamı seçme imkânım yoktu, ama dinimi seçme imkânım vardı. Ben elhamdülillah Müslümanım. Elimden geldiğince de yaşamaya çalışıyorum.” Dedi.
Çingenelere toplumda çok farklı bakılmaktaydı. Ben de o toplumdaydım ve benim de bakış açım maalesef öyle idi. Ta ki Erhan’ın çingene olduğunu öğrenene kadar.
O gün Erhan’a daha fazla saygı duydum. Çünkü o çok daha çileli bir yoldan gelmiş ve Hakk’ı bulmuştu. İnancını yaşıyordu. Bugünkü haline baktığımda sadece o zamanlar da uzun tuttuğu saçlarında ve sakallarında benim kadar olmasa da beyazlar vardı. Muhtemelen bana dede diyenler ona amca diyordur. Çizgisini de hiç değiştirmemiş aynı Hak çizgide yürüyordu.
***
Benim vefasız bir arkadaşım vardı. Biraz kendini beğenmiş, oldukça kibirli, herkesi aşağı gören bir arkadaş. Artık hemen hemen hiç görüşmediğimiz için bu özelliğinin son zamanlarda eksileceğine maalesef artmış olduğunu da duymaktayım. Bundan 10 ya da 15 yıl kadar önce bir ofiste denk geldik. Sinirliydi.
-“Hayırdır Mahmut, seni kim kızdırdı böyle?”
-“Sorma arkadaş. Otobüsteydim. Ben yaşlarda biri yerinden kalktı, bana: “Gel amca otur” dedi. Adam ben yaşlarda. Bana “Amca” dedi! Ben o kadar yaşlı mıyım yaa?” Şaşkın ve sinirliydi. Aramızda da bir ya da iki yaş vardı. Ben büyüktüm.
-“Zaman hızlı geçiyor Mahmut. İnsana bu tür tabirler önceleri garip geliyor. Sonra yaşadıkça amcalara, dayılara, dedelere alışıyor.” Dedikten sonra:
-“Biliyor musun benzer olay benim de başımdan geçti.” Diye söze tekrar başlayınca Mahmut tek olmadığını düşünüp rahatlayarak dinlemeye başladı:
-“Benzer olay benim de başımdan geçti. Ben de otobüste oturuyordum. Sen yaşlarda biri beni dürterek “Ayıp ayıp, Gençsiniz bir de. Biz burada ayakta iken senin oturman doğru mu? Kalk amcana yer ver!” dedi. Ben de kalkıp yer verdim.” dedim. Mahmut kıpkırmızı.
Şimdilerde o da dede, ben de dede. Artık birileri “dede” diye seslendiğinde ben sağa sola bakıp sözün muhatabını aramıyorum. Benden daha dede olur mu?
Allah hepinize yaşlılığı nasip etsin. En hayırlısıyla. Torun torbalarla.
Kalın sağlıcakla.