’’Siz hangi ayık kafayla…’’
25 Eylül 2022, Pazar 12:58
Nasreddin Hoca’ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca’ya takılır ve sorarlar:
-“Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?”
Hoca’nın böyle bir iddiası elbette yoktur, ama bir kere soruldu ya cevaplar:
-“Her halde öyle olmalı.”
– “Hocam böyle kişiler zaman zaman kerametler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Madem kabullendin göster bir keramet de görelim!”
Hoca:
–“Pekala şimdi size bir keramet gösterelim.” der... Karşısında durmakta olan çınar ağacına;
-“Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!” der. Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca seslendiği ağaca doğru yürümeye başlar ağacın yanına varır. Akşehirliler:
– “Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin!” diye gülünce Hoca:
-“Bizde kibir yoktur, o bize gelmezse biz ona gideriz”
Değerli okurlar. Güzel bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum.
Nasrettin Hoca’da evliyalık var mıdır yok mudur Allah bilir. Bendekini de Allah bilir.
Daha önceki yazılarımda Laz peyniri ile yapılan “Getaganey”den bahsetmiştim. Bu hafta aklımdan geçti. Uzun süredir yemediğimden olsa gerek canım çekti. Bir saat kadar sonra yeğenim elinde Laz peyniri ile geldi:
-“Amca, bunu babam gönderdi.”
Evliyalık iddiam yok. Ama Nasrettin Hoca’dan daha iyi konumda olduğumu hissediyorum. O çağırdığının ayağına gitti. Benim ise ayağıma geldi.
Kendime Karşı haksızlık da yapmam. Ön yargıda da bulunmam.
Bir gece bir genç kör kütük sarhoş olur. Yola koyulur. Hz. Mevlâna’nın hayır duasını almak için geceymiş geç saatmiş dinlemez. Mevlana’nın evine gelir ve kapıyı çalar. Hz. Mevlâna’nın talebeleri kapıyı açarlar. Gence ne istediğini sorarlar. Genç:
-"Mevlâna’nın hayır duasını almak için geldim" der.
Talebeleri:
-"Şu anda hocamız istirahat halinde ve saat çok geç. Daha sonra gel" derler.
Genç ısrar eder ve “illa onun hayır duasını şimdi alacam gitmem” der. İnat eder ve gitmez.
Hz. Mevlâna gürültüleri duyar ve uyanır. Gelir kapıya ve "Ne oluyor, nedir bu gürültü" der.
Talebeleri cevap verir:
-"Efendim sizin hayır duanızı almak için gelmiş bu sarhoş, bizde istirahatte olduğunuzu ve daha sonra gelmesini söyledik" derler.
Mevlâna şu cevabı verir talebelerine:
-“O gecenin bu vaktinde bizim yolumuzu bulmuş gelmişken, hem de kör kütük sarhoşken, siz hangi ayık kafayla onu geri göndermek istersiniz!”
Ön yargı konusunda anlatacak çok şey var. Yazımızın tarzı gereği örnekler, olaylarla sütunu doldurup geçiyoruz.
Genç adam evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş biri hariç okula başlamışlardı. Masrafları artınca yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı çocukların harçlığına katardı.
Adam bir gün çalışırken elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi o akşamüzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı. Şalteri kaldırınca atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı, ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu. İşe koyulduğunda yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçluyu görmüştü. Oğlu evden atölyeye bağlanan merdiveni sessizce inmiş ve sigortayı kapattığı sırada babasını karşısında bulmuştu.
Adam on yaşına gelmiş bir çocuğun böyle bir haylazlığını affedemezdi. Bütün günü onun yüzünden mahvolmuştu. Bir kere yapmış olsa ses çıkartmazdı. Ama tekrarlaması hangi yönden bakılırsa bakılsın büyük hataydı. Saçlarından yakalayıp sıkı bir tokat attı. Her şey onun iyiliği içindi. Belki vurduğu tokat serseri olmasını engellerdi.
Adam oğlunun gözyaşlarını görmezden geldi ve eve çıktıktan sonra eşine dert yanarak:
- “Bu çocuğun okulda kimlerle düşüp kalktığını bilmemiz lazım!.. dedi. Eğer serbest bırakırsak başımıza büyük dertler açacak!”
Adam bir süre düşündü. Sonunda da en kolay yolu buldu. Oğlunun hiç aksatmadan tuttuğu günlüğünde arkadaşlarına ait ip ucu olmalıydı. Eşi istemese de ona kulak asmadı ve çocuğunun günlüğünü okumaya başladı.
Oğlu en son sayfada:
-"Bu gece kötü bir rüya gördüm!.." yazmıştı. "Atölyede çalışırken babamı elektrik çarpıyordu. Allah'ım onu koru!.. Ben elimden geleni yapacağım!.."
Değerli okurlarım.
Yazılarıma gerek mailime gönderdiğiniz gerekse yazı altına yaptığınız yorumlarınız için teşekkür ediyorum. Önyargısız güzel bir hafta geçirmenizi diliyorum.
Kalın sağlıcakla.