Rektör Kızılay'a Veda Ederken

İnönü Üniversitesi’nin Rektörü Sayın Prof.Dr.Ahmet Kızılay'ın görev süresi dolduğu için yeni bir rektör atanmasının heyecanlı ve meraklı bir bekleyişi var. İnönü Üniversitesi bölgenin en eski ve köklü üniversitelerinden biri olması hasebiyle bu atama büyük önem taşıyor.

Son yıllarda yükseköğretimde yaşanan sorunlar ve üst üste yaşanan felaketler nedeniyle İnönü Üniversitesi mevcut konumunu korumakla ancak bir başarı elde edebildi. Depremde ağır hasar alan bölge üniversitelerinin çoğunun on-line eğitim yapmasına karşın İnönü üniversitesinin yüz yüze eğitime geçme kararı gerçekten cesurca bir karardı ve takdire şayandı.

Mevcut yönetim 8 yıldır İnönü üniversitesini aynı kadroyla yönetiyordu. Öncelikle şunu söylemeliyim ki bana göre bürokraside hiçbir görev bu kadar uzun sürmemeli. Velev yönetici son derece başarılı olsa bile yeni imkanlar yaratmak adına rektörlük süresi kesinlikle dört yılı aşmamalı.

Burası Ortadoğu coğrafyası herhangi bir yönetimde nepotizim* ve klientalizmden** kaçınmak çok zor. Bununla baş etmenin tek yolu yönetimi belli aralıklarla yenilemek. Ayrıca yönetime geldiği günden beri önce pandemi ardından darbe, son olarak da büyük bir deprem felaketini göğüslemek zorunda kalan Kızılay ve ekibinin bu süre zarfında ömründen ömür gittiğinden eminim. Bu kadar art arda büyük felaketler karşısında üniversiteyi mevcut konumunda tutmak bile büyük bir başarı bence. Ayrıca Sn. Kızılay’ın rektörlük görevi sırasında İnönü’nün içinden ikinci bir üniversite de çıkardığını unutmamak gerekir. 

 Üniversite rektörleri eskiden seçimle belirlenirken bir hayli zamandır cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Şuan Türkiye’de bütün rektörler atama ile göreve gelmiş durumda. Kendilerini atayan iradenin beklentilerinin rağmına pek çok rektör skandallara imza atarak hem kendilerini hem de Cumhurbaşkanını zor duruma sürüklediğine şahit olduk. Fakat Sn. Ahmet Kızılay kişiliğine yakışan biçimde sekiz sene içinde böyle skandallara neden olmadı. Fakat Malatya bürokrasisine olan etkisinden bahisle, sıklıkla adı geçen bir grubun vesayet iddiasından İnönü Üniversitesi de nasibini almadı değil. Doğru ya da yanlış bilemem. Fakat İnönü Üniversitesinin tüm bu fırtınaların ardından ciddi bir hamle yapmaya ihtiyacı olduğu konusunda sanırım herkes hem fikirdir. 

Atama yoluyla rektör belirlenmesine, atanan rektörlerin yönettikleri üniversiteye karşı sorumluluk duygularının zedelenmesi nedeniyle şüphe ile yaklaşıyorum. Zaten Anayasa Mahkemesi bu yürütmeyi iptal ederek yeni bir düzenleme için bir yıl süre tanıdı. Zira ülkenin en yüksek eğitim kurumlarının ve bilim insanlarının, kurumlarını yönetecek kişiyi seçmeleri kadar daha doğal bir şey olamaz. Aristo’nun beklentisi gibi filozofların yönettiği ideal bir devlet mevcut olmadığına göre hiç olmazsa ilime hürmeten, bilim insanlarının dünyasına karışmamak lazım. 

Basından okuduğumuz kadarıyla İnönü Üniversitesine rektör olmak için pek çok kişi başvuruda bulunmuş. Her birinin kendi alanlarında saygın olduğundan şüphe duymadığımız bu adaylar için başarılar dilemekten başka bir sözümüz yok. 

Rektör kim olursa oldun, şeffaf, bilimsel kriterlere bağlı, cemaat yapılanmasından uzak ve sözde değil özde liyakata önem veren ve çoğulcu bir yönetim hepimizin beklentisi. Görev süresi dolanların icra defterleri bürokratik açıdan kapanıyor fakat ahirette ilk hesaba çekilecek olanlar yöneticiler olması sebebiyle hesap defterleri açık kalacak. Umarım pişmanlık duymadıkları bir geçmişi amel defterlerine eklemişlerdir. Zira fırtınalı bir zamanda istikameti korumak çok zor. O nedenle bu cesaretlerinden dolayı kendilerini ayrıca tebrik ederiz. Yeni atanacak rektöre şimdiden başarılar dilerken naif bir kişiliğiyle takdirleri toplayan Sn. Kızılay’a ve ekibine bakiyeyi ömürlerinde esenlikler diliyoruz. 

*Nepotizm: Arkadaş, akraba ya da hemşeri kayırmacılığı

**Klientalizm: Siyasal otoritenin sağlamış olduğu imkânlar karşılığı kendilerine siyasal destek talebinde bulunması.