SADECE MERAKTAN!..
10 Kasım 2020, Salı 10:57
-SESLİ MAKALE-
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifası instagram vasıtasıyla gündem olduktan sonra, tüm üst düzey AK Partili yetkililerin de katıldığı #beratalbayrakseninleyiz şeklinde bir hashtag zinciri oluşturuldu. Bu zincir halkasına, bizim siyasetçilerin katılmaması elbette mümkün değildi (!). Bu zincir acaba bilinçli mi, yoksa bilinçsiz mi oluştu bilmiyorum. Anlayamadığım diğer konu ise, Berat Albayrak bu bakanlığa geldiğinden bu yana, onu bu makamda görmek istemeyenlerin ve isteyenlerin varlığıydı.. Malatya'da siyaset yapıp da, bu sualimize cevap verebilecek biri var mı? İnanın sadece meraktan soruyorum.
Not: Dün sabah yukarıdaki satırları yazmıştım. Akşam saatlerinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Berat Albayrak'ın istifa talebini kabul ettiği açıklaması geldi. Haliyle benim de aklıma başka bir soru takıldı: Cumhurbaşkanımızın rağmına, eski bakana destek devam edecek mi?
“SİYASİ DEHA” GENETİK Mİ?
Yaklaşık iki hafta önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla, ilimizde çeşitli açılışlar yapıldı. Bunlardan bir tanesi de; Malatya Turgut Özal Üniversitesi'nin Yeşilyurt Yerleşkesi'ndeki Yeşilyurt Meslek Yüksek Okulu idi. Açılış sırasında çekilen yukarıdaki fotoğraf dikkatimi çekti. Rektör Aysun Bay Karabulut'un hemen solunda duran başörtülü kişiyi görünce, “Bu kişi kimdir? Üniversitedeki görevi nedir?” diye düşündüm. Malum olduğu üzere bu tip detaylara dikkat edecek ve bu kareyi pandomim olarak yorumlayacak insanlar var.
Bana göre fotoğraf karesi “Tam bir siyasi deha” örneğidir. Cumhurbaşkanına, "Üniversitemizde çok renkli, her düşünceden, her görüşten insan var. Hep birlikte burayı yönetiyoruz" mesajının verildiği apaçık ortadaydı. Siyasi olarak alkışlanacak bu hareketten anladığım, Aysun Hoca da siyasi zekasını göstermiş oldu. Ablası Öznur Çalık'tan aşağı kalmayan bu hareket sonrasında, "Siyasi zeka genetik mi?" sorusu geçti aklımdan.
Fotoğrafa bakanların aklına ilk gelen soru şu olur muhtemelen, "başı kapalı bu kardeşimizin görevi nedir? Rektör Yardımcısı mı, Senato Üyesi mi? Akademik kariyeri ne? Cübbe giyme hakkını, ya da protokolde en önde olma yetkisini nereden alıyor?" Bu gibi sorular çoğaltılabilir. Lakin bence önemli değil, önemli olan Cumhurbaşkanına verilen mesaj. Mesaj yerini bulmuşsa, siyasetiniz doğrudur. Şimdi birileri çıkıp "Üniversiteler apolitik bir kuruluştur, siyaset yeri değildir!" derse onlara da saygı duyarım.
CEVAP NEREDEN GELECEK?
Söz Reisi Cumhurun açılışlarına gelmişken, başka bir hususa da dikkat çekmek isterim. Malum olduğu üzere, İnönü Üniversitesi OSB Meslek Yüksek Okulu bitti. Türkiye'de kendi dalında 9 tane Meslek Yüksek Okulu var. Bunların içinde belki de en iyisi Malatya'da. Organize Sanayi Bölgesi ve üniversite işbirliğinin en güzel örneklerinden birisi bence. Mükemmel bir de kampüsü var. Normal şartlarda Cumhurbaşkanı, buranın da açılışını yapacaktı. Tüm hazırlıklar yapıldı. OSB-Üniversite işbirliği için sürekli çaba gösteren Cumhurbaşkanı için, en güzel vitrin açılışlardan birisi olmasına ve programda yer almasına rağmen, buranın açılışı son dakikada programdan çıkarıldı. Buranın programdan çıkarılma sebebini anlamış değilim. Turgut Özal Üniversitesine ait henüz inşaat halindeki MYO açılışını Cumhurbaşkanına yaptıranların, burayı programdan çıkarmalarının mantıki bir izahı yoktur sanırım. Kim bilir birileri; Onkoloji Hastanesiyle birlikte böyle mükemmel bir kampüsün açılışı da yapılırsa, İnönü Üniversitesi idaresinin Cumhurbaşkanı'nın nezdindeki değerinin artmasından korkmuşlardır. Açılış programlarını Valilik düzenler. Valilik yetkililerinin bu konuyla ilgili mantıklı bir izahı olacak mı? Bekleyip göreceğiz. Ya da bu cevap Cumhurbaşkanı'na ev sahipliği yapan Ak Parti il yönetiminden gelecek.
SEMERCİOĞLU İLE İLGİLİ NOTLAR!..
Geçtiğimiz günlerde Malatya'nın eski belediye başkanlarından, Seyhan Semercioğlu da koronavirüs hastalığı sebebiyle, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Rahmetli Seyhan Semercioğlu'yla ilgili efsaneleşmiş bazı hatıralar dolanır halk arasında. İşte onlardan bir kaçı:
Turgut Özal, Malatya'ya gelecektir. Tekke Camii'ni dernek yaptırmaktadır. Bu dernekte ve aynı zamanda da belediyede görevli olan bir büyüğümüz, Seyhan Semercioğlu'na gelerek, “Camimizin açılışını Turgut Özal yapacak. Bankadaki paramızı söylemesek daha iyi olur” der. Semercioğlu buna itiraz ederek, “Doğru neyse onu söyleyelim” diyerek teklifi geri çevirir. Nihayetinde Turgut Özal gelir. O zamanın parasıyla bankada 500 lira vardır. Semercioğlu, Turgut Özal'a bankadaki paradan da bahsederek maddi anlamda kendisinden destek ister. Özal da buna karşılık olarak “Senin bankada 500 lira paran var. Diğer belediyelerin ise borçları var. Sen daha ne istiyorsun” der.
O dönemde yine belediyede görevli bir büyüğümüz anlatıyor: Semercioğlu'nun göreve başladığı zamanda, 46 model kepçeyle kamyonlara hafriyat yüklenirdi. 6 tane kamyon ve bir tane külüstür kepçeyle hizmet verilmeye çalışılırdı. Semercioğlu'nun döneminde 10 tane çöp arabası, 10 tane kamyon, 1 tane greyder, 1 tane de dozer alınır. Vatandaş da haklı olarak bunları ANAP Genel Başkanı Turgut Özal'ın gönderdiğini zannederdi. Biz de “Kendi paramızla alıyoruz. Özal göndermiyor” diyemiyorduk. Alınan bütün araç gereçler belediyenin kendi imkanları ile alınmıştı. Hiç aklımdan çıkmaz çöp kamyonunun bedeli o zamanlarda tanesi 13 bin liraydı. 10 tane çöp kamyonu 130 bin lira ediyordu. Kamyonları aldığımız firmanın subay emeklisi bir görevlisi vardı. O geldi çeki almaya. 130 bin liralık çeki verince adamın gözleri fal taşı gibi açıldı. “Biz böyle olacağını sanmıyorduk. Parayı hemen teslim alacağımızı ummuyorduk, ama siz parayı hemen vererek şaşırttınız” dedi.
Belediye çalışanlarından bir başkası da Semercioğlu için “Kendisiyle çok rahat konuşurduk. İstişare etmeyi, fikirlere başvurmayı severdi. Vatandaşlarla bire bir iletişim kurardı. Sabah evden çıkardı. Makam aracına binmeden yürüyerek belediyeye gelirdi. Hatta bir gün ben belediyeye gelirken başkan önümdeydi. Ben kendisinin binaya girmesini bekledim ki “Daha sonra da ben gireyim” dedim. Kapının ağzında zabıta karakolu vardı. Girmiş orada oturuyordu. Ben geçtim gittim. Orada oturduğunu gördüm. Odaya girdim. Odacı gelip “Reis seni çağırıyor” dedi. Reisin odasına gittim. “Senin bu saatten önce gelmen gerekmiyor mu? Saat 8'de değil 7'de burada olman gerekiyor” dedi. Belediyeyi çok güzel yönetirdi. Hiç kimsenin hakkını yemezdi. Doğruluk, dürüstlük ve eşitliğe çok önem verirdi. Çok rahat çalışılacak bir insandı. Kendisi fikirlerimizi alırdı. Eğer ters geliyorsa tepki verirdi. Benim mantığıma ters gelen şeyleri söylerdim. Kendisini aydınlatırdım ama işine geleni yapar, gelmeyeni yapmazdı. Dinlerdi. Haksızlığa asla izin vermezdi. Dürüstlüğe çok önem verirdi. Oturduğum evi kooperatif olarak yaptırdık. O zaman memur yardımlaşmadan ilk para alan bizdik. Evin iki penceresine tülü ben aldım. Diğerlerini ablam aldı. Reis beni yanına çağırdı. Senin eve tül perde gitmiş, dedi. Ben onları kendi paramla aldım dedim. Defteri isteyin ve bakın dedim. Benim paramla aldığımı göreceksiniz dedim. Beni birisi şikayet etmiş ama reisi yanlış yönlendirmeye çalışmışlardı. Dürüstlüğe ve doğruluğa çok önem verirdi.” ifadelerini kullandı.
Selam ve dua ile
Fiemanillah