SAYIN ÇALIK, ORTADA BİR BAŞARI MI VAR?
14 Mart 2021, Pazar 20:00
-Malatya milletvekili ve AK Parti MKYK üyesi Öznur Çalık, HDP'li Pervin Buldan'ın yakasını nasıl tuttu?
-Öznur Çalık'ın, son günlerdeki reaksiyonunun sebebi nedir?
-Hangi Bakanlık, Öznur Çalık'ı bekliyor?
-Öznur Çalık'ın B planı nedir?
-Malatya milletvekili ve CHP MYK üyesi Veli Ağbaba topu kimin kalesine attı?
-Yeşilyurt Belediye başkanı Mehmet Çınar, Malatyanın adını nasıl duyurdu?
-Malatya'da bir kurum darbeyi nasıl hatırlatıyor?
-Malatya Time'da bir ilk, haftanın karikatürü…
Öznur Hanım'ın son dönemdeki siyasi reaksiyonun şehitler üzerinden olması, beni ziyadesiyle rahatsız ediyor. Eminim ki birçok insan da benim gibi düşünüyor. Gara'daki şehitlerimizin acısı yüreğimizde tazeliğini korurken, ocaklardaki ateşin alevleri sönmemişken, ortada bir başarı varmış gibi PR çalışması nedir? Şehit ailesinin, Cumhurbaşkanı ile görüştürüldüğü bir fotoğraf karesi neden televizyonlara servis ediliyor? Bir türlü anlayamıyorum-anlamak da istemiyorum.
Bunları yazarken, 16 Eylül 2019 tarihli yazımda rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili bir olayı anlattığım aklıma geldi. Söz konusu yazıda, rahmetli Yazıcıoğlu'nun, dağa kaçırılan bir genci nasıl kurtardığı anlatılıyordu. O hadiseyi örnek göstererek, Ak Parti'nin o dönemdeki Malatyalı yöneticilerine serzenişte bulunmuştum. O yöneticiler arasında Öznur Çalık da vardı. Kendisini eleştirmiş, Yazıcıoğlu gibi bir hareket beklediğimi anlatmıştım. (Merak edenler, yazıyı açıp tekrar okuyabilir)
Şehit ailesinin fotoğrafıyla PR çalışması yapmaya çalışan Öznur Çalık'ı görünce o olay canlandı yine gözümde. Başladım bir senaryo yazmaya:
“Tarihler, 18 Eylül 2015'i gösteriyor. Malatya nüfusuna kayıtlı Rize il Jandarma komutanlığında görevli Astsubay Çavuş Semih Özbey, Tunceli Erzincan karayolunda PKK'lı teröristler tarafından alıkonuluyor. Malatya Milletvekili ve Ak Parti MKYK üyesi Öznur Çalık, HDP'li Pervin Buldan'ı arıyor. O PKK beslemesine, devletin vekili olarak devletin gücünü gösteriyor. HDP'li Buldan, bu güç karşısında çaresiz kalıyor. Ayağını yere vurarak konuşan ve kararlılığını gösteren Öznur Çalık, Buldan'ın yakasına yapışmış ve “Evladımızın hemen serbest bırakılmasını sağlayın. Akşama kadar serbest kalmazsa, sana haddini bildiririm...” diyor.
Tam o esnada sokaktan geçen seyyar satıcının sesiyle hayal aleminden uyandım. Bu senaryonun sonucu, Muhsin Yazıcıoğlu'nun olayındaki gibi olumlu sonuçlanması halinde, Öznur Çalık'ın ulusal medyadaki cakasını bir düşünün... Öznur Çalık haber olmasın da, kim olsun?
O KOLTUKLARDAN BİRİNDE, ÖZNUR ÇALIK'I GÖRMEK İSTERİM
Aldığım duyumlara göre, önümüzdeki süreçte bir kabine değişikliği yaşanacak. Bilindiği üzere Ak Parti'nin önümüzdeki günlerde genel kurulu var. Malatya'mızın usta siyasetçisi Sayın Öznur Çalık da, kolları sıvamış vaziyette. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olmak gibi bir beklentisinin olduğunu duyuyoruz. Öznur Hanım'ın B planının da hazır olduğunu, bakanlık olmazsa Genel Başkan Yardımcılığı'nı da hedeflediği söyleniyor. Bunun için de eski DYP'li dostlarını araya sokarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan pas üstüne pas alıyor. Son bir aydır Öznur Çalık'ın attığı golün haddi hesabı yok. Malatyalı bir kardeşiniz olarak, sayın vekilimizin bakanlık veya genel başkan yardımcılığı koltuğunda görmek isterim. Temennim bu yönde! Bütün samimiyetimle ifade etmek isterim ki; zaten siyaseten bu konum, Sayın Öznur Çalık'ın hakkıdır...
AĞBABA, YİNE KENDİ KALESİNE ATTI!..
Malatyamızın medar-ı iftiharı Veli Ağbaba, yine golü doksana takmış. Hem de kendi kalesine... Benzer bir golü daha önce yine doksana takmayı başarmıştı. Hatırlanacağı üzere “Masum genç doktor adayı” edalarıyla kameralar karşısına geçen teröristin, mihmandarlığını yapmıştı. O terörist, yıllar sonra Suriye'deki askerimize kurşun sıkarken etkisiz hale getirilmiş ve bizim yaman vekilimiz “ben onu öğrenci olarak biliyordum” açıklaması yapmıştı.
Birkaç gün önce “Yaman vekilimiz” yeni bir tiyatroda göründü. Bazı siyasetçilerle birlikte, yanına aldığı iki tane emekli kadına, benzer bir tiyatroda rol vermişti Sayın Ağbaba.
“Emekli ve kuru ekmeğe muhtaç” isimli tiyatroda, bu iki kadın “Emekli açlıktan ölüyor. Yiyecek ekmek bulamıyoruz. Torunlarımıza verecek süt dahi bulamadık. 19 yıllık Tayyip Erdoğan yönetimi, derhal istifa etsin.” tarzındaki sözleri sıralıyorlardı. Emekli kadınlardan biri, gayet güzel bir ezberle işini tamamladı. Diğeri ise ezberine iyi çalışmamış olacak ki önce “2002'de emekli olduğunu” söyledi. Sonra da “2020” diye düzeltti. Düzeltirken de ezberine iyi çalıştığını, ancak heyecanlandığını beyan etmekten de, geri durmadı. Bir insan 20-30 sene çalışacak, emekli olduğu tarihi de gün, ay ve yıl olarak bilemeyecek. Hem de 18 senelik bir yanılgıyla emekli olduğu yılı söyleyecek.
Bu iki tane “Emekli kadın”ın sosyal medya hesaplarına baktığımız da, bir de ne görelim. Tatil beldelerinden fotolar mı dersin? “Çilingir sofralarındaki pozlar” mı dersin? Ne ararsan var. O tatil senin, bu sofra benim, ellerde kadehler, vur patlasın-çal oynasın görüntüler serpiştirilmiş sosyal medya hesaplarına. Öyle “köpek öldüren” cinsinden içkiler de değil ellerindeki... En pahalısından, en cafcaflısından... Ekmek bulamıyor. Süt alamıyorlar. Eğlencenin dibine vurmaktan da geri kalmıyor.
“Aç bî-ilaç emeklilerin” malum görüntüleri ortaya çıkınca “Yaman vekilimiz”den bir özür bekledik normal olarak. Biz özür beklerken “Yaman vekilimiz” çıkıp sosyal medya hesabından “Emeklilerin eğlenmeye hakkı yok mu? Eleştirenler, alkol tüketimini ahlak sorunu yapıyor” tarzında bir açıklama yaptı. “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali açıklamayı görünce, aklımdan şöyle bir düşünce geçti: Yersen... Gerçi, söyleyeceklerine teşne bir kitlen varsa, her anlattığın naneyi, yalayıp yutarlar. Ardından da “Yuuuh... Erdoğan istifa...” diye böğürürler.
Memleketimin koskoca ana muhalefet partisi, iktidarı eleştirmek için bir gariban bulamamış da, rol kesmeye çalışan iki tane düzenbazı gazetecilerin karşısına çıkarmış. “Yaman vekilimiz” de foyası ortaya çıkınca “İnsanların yaşam tarzına karışmayın” diyerek, topu taca atmanın peşine düşüyor. Ya arkadaş, o top gol oldu. Hem de doksana takıldı. Hem de kendi kalene!..
LOVE ERDOĞAN!
Geçtiğimiz günlerde, Amerika'nın New York'undaki işlek caddelerinden birinde FETÖ'cüler tarafından, "Stop Erdoğan-Erdoğan dur" şeklinde bir reklam yayınlanmıştı. Buna karşılık gerek Amerika'da, gerekse Dünya'nın çeşitli ülkelerinde, "Love Erdoğan-Erdoğan'ı Sev" şeklinde karşılıklar verildi.
Yeşilyurt ilçemizin belediye başkanı sayın Mehmet Çınar'ın talimatıyla kentin bazı noktalardaki reklam panolarında "Allah'ına gurban Erdoğan" görsellerine yer verildi. LED ekranlardaki "Allah'ına gurban Erdoğan" sözü, Malatyalıların beğenisini topladı. Bu reklam, yazılı ve görsel medyanın dikkatini çekti. Sosyal medya kullanıcıları arasında en çok paylaşılan konulardan biri haline geldi.
Normal şartlarda, belediye bütçesinin reklam panoları, bilbord ve pankart reklamlarına harcanmasına karşıyım. Halk üzerinde hiçbir etkisi bulunmadığı gibi çevre kirliliğine sebep olması ayrı da bir problem. Özellikle bayram, kandil, yeni yıl vs. gibi günler için veya şehre gelen önemli birine "Hoşgeldin" demek için şehrin her tarafında yerleştirilen reklamların halk nazarında etkisi olduğunu düşünmüyorum. Bu tür reklamlar için yapılan harcamanın reklam veren kişinin cebinden alınması gerektiğini düşünenlerdenim. Bu düşünceme rağmen Mehmet Çınar'ın hazırlattığı "Allah'ına Gurban Erdoğan" görselini çok beğendim. Hem ülkemin Cumhurbaşkanı'na sahip çıkılmış, hem de Malatya'nın tanıtımına katkıda bulunulmuş.
ASKER, KURUM KAPILARINDA BEKÇİLİK YAPMAZ!
Türkiye Cumhuriyeti, 100 yaşında bile değil. Henüz çok genç. Bu kısacık ömründe bile defalarca askeri darbeye maruz kalmış. Geçtiğimiz hafta 28 Şubat Post-modern darbesini konuştuk. En son 15 Temmuz 2016 tarihinde mel'un bir darbe girişimi milletimiz tarafından engellendi. Ülke olarak darbelerden çok çektiğimiz hepimizin malumudur. Sürekli darbeye maruz kalan ülkemizde, birçok simge kurumun kapısında yıllarca asker beklerdi. Nizamiye kapılarında bulunan askerler, bir yerde darbeyi temsil ediyordu. Üniversiteler, TRT, stratejik kurumlar ve birçok kurumun kapısında asker beklerdi. 2000'li yıllardan itibaren kurumların güvenlik işleri, Özel Güvenlik Görevlileri eliyle yürütülmeye başlandı. Ak Parti iktidarlarında, askeri kurumlar hariç, bütün kurumlardaki askeri birlikler kaldırıldı. Hainlerin 15 Temmuz'daki kalkışmasının akabinde, Cumhurbaşkanlığı'na özel birlik olan Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı da kaldırıldı.
Türkiye'nin hemen hemen her tarafına gitmiş/giden birisi olarak, hiçbir kurumda (Askeri Kurumlar hariç) asker görmedim. Geçtiğimiz aylarda Malatya'ya geldiğimde, dostlarla bir gezinti yapmıştım. Bir kurumun nizamiye girişinde "Jandarma" birimini görünce, darbe dönemlerinden kalan anılar canlandı gözümün önünde. Jandarma personeli o kurumun giriş/çıkışlarını denetlemek için mi orada duruyor, yoksa birimin konumu mu hatalı orasını bilmiyorum. Lakin bildiğim tek şey, sivil bir kurumun girişiminde askeri birimin bulunması hiç hoş görünmüyor. Umarım yetkililerimiz bu durumun farkına varıp, gerekli düzenlemeyi yapar.
Bu arada yazdıklarımdan kimse yanlış bir çıkarımda bulunmasın. Asker, vatanı korur, kurum kapılarında bekçilik yapmaz!
Selam ve dua ile
Fiemanillah