Sohbet
09 Mayıs 2024, Perşembe 12:29Geçen gün, Armutlu sahilde biriyle tanıştım.
Laf lafı açtı ve Malatyalı olduğumu söyleyince sohbet koyulaştı;
“Askerliğimi Şöför Okulunda yapmıştım. Hafta sonları izinli olarak şehre giderdik. Postanenin yanındaki İş Bankasının önünde buluşurduk arkadaşlarla. Sahi o ne güzel taş bir binaydı, ayrıca çok güzel konaklar vardı Sivas Caddesinde! Duruyor mu hala onlar?
Durmuyor!
O güzelim taş binayı, o güzelim konakları yıkıp yerine gudubet beton binalar yaptık.
Dedim sertçe…
“Yapmayın, çok üzüldüm, çok güzel bir şehirdi, girişini de hiç unutamuyorum. Göz alabildiğince bir yeşil denizin içinden geçmiştik sanki, o ne güzel bir vadiydi, kuş sesleri arabaların içinden duyuluyordu. Hala öyle yeşil mi? Duruyor mu hala o güzellikler. Beylerderesi mi diyordunuz oraya”.
Durmuyor kardeşim durmuyor!
Binlerce ağacı katledip, baraj yaptık fakat bilim adamlarını dinlemediğimiz için su da tutmuyor. Kokudan durulmuyor. Dedim…
Peki, izin günlerimizde gidip nefes aldığımız, kaynak sularının bizi ferahlattığı bir yer vardı dağın eteklerinde. Kernek diyordunuz galiba. Kesin o güzellik duruyordur…
Durmuyor kardeşim o da durmuyor. Su bizi rahatsız etti. Üstüne betonu bastık kapattık. Ayrıca Hollanda’daki akrabalarımıza özenip!! üstüne bir de yel değirmeni kondurduk.
“Peki betonu basınca o kaynak suyu ne oldu? Bir yer bulup çıkmadı mı?
“Çıkmaz olur mu. Su bu… Yolunu bulunca en uygun yer olan merkezden çıktı”…
Öyle mi… Nasıl böyle bir hata yaptınız anlayamıyorum?
Sinirlerim tavan yapmıştı ama kibarlıktan dinlemeye devam ettim.
“Çakı Kebap Salonunda kebap yedikten sonra, Arnavut Kaldırımlarından geçip ufak kürsülere oturup tavşan kanı çayını içtiğimiz Bıyıklı Hasan Dayının mekanı tarihi han, Şirket Hanı duruyor mu”?
“Durmuyor kardeşim o da yıkıldı. Yerine bizim klasik mimarimize uygun!!! 23 katlı bir gökdelen yapıldı.
Adamın susmaya niyeti yoktu.
“Kesin bu dediğim yer duruyordur. Bir düğüne katılmıştım. Kocaman olimpik bir yüzme havuzu vardı. Sanırım bir kurumun tesisi idi. Orada yediğim yemeği ve hizmeti hiç unutamıyorum. Sakın artık orada yok demeyin”
Evet kardeşim, Sümerbank havuz başından bahsediyorsunuz, artık orası da yok, fabrika da yok…
Artık yeter, bu sondur artık derken devamla…
“İzin günlerimizde iki camide namaz kılardık, biri Hükümet binasının karşısındaydı, taş bir cami, diğeri de kuyumcuların arasında güzel bir camiydi. Huşu içinde namaz kılardık buralarda…
Buraların durumu ne oldu?
Bak kardeşim, bu dediklerin, bizim Teze Cami dediğimiz, Yeni Cami ve 1763 yılından kalma, Malatya ’nın merkezinde, Tüccar Pazarı ile Yemenici Çarşısı arasındaki en eski camimiz olan ve bir dönem Malatya ceza evi olarak da kullanılan, esas ismi Cinci Hüseyin Camii olan, 1987 yılında yine modernizm adına bilerek, isteyerek yani taammüden yıktırılan yerine yenisi yapılan Söğütlü Cami…
“Hah tamam Söğütlü Cami, duruyor mu bari.
Yok kardeşim ne CAMİ var ne de arsası!!
“Nasıl yani anlamadım”
Vallahi senin anlamaman çok doğal, bizim yerel yöneticiler, milletvekilleri ve dahi Malatyalılar bile hala anlayamadı…
“Peki… şurası…
Tahtalı Minare, Bedesten, Çınarlı Cami, Kazmalı Baba Tekkesi, 100 yıllık belediye binası… falan?
Arkadaş sen bela mısın?
“Durmuyor o da durmuyor, öbürü de durmuyor, hiç biri durmuyor.
Neden biliyor musun? Bizim betonu modernlik zanneden kerameti kendinden menkul idarecilerimiz var da o yüzden”…
(Anlattığım olay bir kurgudur)
…
Her bir yapı, her bir eser şehrin olduğu kadar şehrin insanlarının da kimliği, hafızası ve de anılarıdır…
Bu yapılar son yıllarda Malatya'ya yerleşen kardeşlerimiz için bir değer ve anlam ifade etmiyor olabilir. Ancak, büyük dedeleri, nineleri Malatya da doğup büyümüş var olmuş ailelerin fertleri için çok ama çok büyük öneme sahiptir.
Bu yüzden her şey yerinde güzeldir…
Lütfen hafızamızla ve aklımızla oynamayın…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.