Sonbahar, yaprak ve ölüm...
24 Ekim 2021, Pazar 10:52Tabiatta her yıl “hayat-ölüm” sahnesi cereyan etmektedir.
Yemyeşil, sıcacık, cıvıl cıvıl, hareketli bir mevsimden, yazdan sonra bir anda tabiat sararıp solmakta, canlılığını kaybetmekte, dallar boynunu eğmekte, yapraklar sararıp geldiği yere(beslendiği) toprağa düşmekte, yeşil rengi yerini sarıya bırakmakta, gözlerimizin önünde tam anlamıyla “ölüm” sahnelenmektedir.
Onun için sonbahara hüznün ve ayrılığın mevsimi demişlerdir. Sonbahar rüzgârının yerlerde sürüklediği dalından kopmuş sararan bir yaprak gördüğümüzde hangi insan “ölümü” ve “ayrılığı” hatırlamaz ki?
Bir ay kadar önce dalında meyvesiyle bize hayatın ve canlılığın en keskin müjdecisi gibi gülümseyen yemyeşil ağaçlar ve ormanlar acaba bize şimdi sonbaharda hangi mesajı vermektedir?
Ömrümüzden gelip geçen mevsimler, her yıl hiç aksamadan sürüp giden inişler-çıkışlar kime neyi anlatmaktadır? Ölümün habercisi sonbahardan ve ölümün kendisi kıştan sonra gelecek olan bahar, aslında “ölümden sonra yeni bir başlangıç” ı bize haber veriyor mu?
Doğumları ilkbahara, ölümleri de sonbahara benzetmemiz boşuna değildir aslında… Yeşil hayatı, sarı da ölümü temsil etmektedir bir anlamda…
Oysa insanoğlunun bir kere yaşayacağı doğumu ve yine bir kere yaşayacağı ölümü, tabiat her yıl yaşamaktadır.
Rahman ve Rahim olan (Merhametlilerin en merhametlisi) Yüce Yaradan, Kitabi ayetlerle uyarmakla yetinmemiş, aynı zamanda kevni (tabiat) ayetleriyle de insanlığa mesaj vermiştir/vermektedir. Sonbahar Allah’ın bir kevni uyarısıdır.
Ey insanlık, işte sen de bu ağaç gibi kuruyup gidecek, bir yaprak gibi solup can vereceksin!
Dön bir tabiata bak, doğumdan sonra ölüm, ölümden sonra dirilişe şahit ol!
Ne mutlu sonbahardan ders alanlara! Sararan yaprak misali toprağa düşmeden kulluk bilincine varanlara!