Söz uçar yazı kalır!
14 Aralık 2019, Cumartesi 20:49
SESLİ MAKALE
Bu hafta sizlere ne yazayım diye düşünürken belirli bir konudan ziyade doğaçlama bir şeyler yazmak istedim. Öncelikle her hafta yazılarımı okuyan, günlerden pazar olmasını heyecanla bekleyen ve bana çok güzel geri dönüşler yapan herkese çok teşekkür ediyorum. Gazeteye yazmaya karar verdiğimde ne kadar insana ulaşabileceğimi, insanların değerli vakitlerini benim yazılarımı okumak için ayırıp ayırmayacağını bilmiyordum ve bu hususta endişeliydim diyebilirim. Sonra, ne olursa olsun yazacağım dedim. Belki sadece bir kişi okuyacaktı ama gerçekten benim derdimi anlayacaktı, olsun. Nitelikli bir azlık niteliksiz çokluktan iyidir diyerek kolları sıvadım. Evet bir derdim var; bu yüzden yazıyorum. Benim mesleğim çok kutsal, çünkü insan sağlığını temel alıyor. Koruyucu bir sağlık hizmeti olduğu için insanları hastalıklara yakalanmadan kurtarmaya çalışıyoruz. Hastalık oluştuysa da iyileşme sağlamak için ya da komplikasyonları azaltmak için beslenme tedavisi uyguluyoruz. Ancak öyle bir zamana denk geldik ki, ne emeğe saygı kaldı ne eğitime ne de insana. İnsan sağlığının bir ticaret malzemesi haline gelip bu kadar pazarlandığı başka bir çağ görmedi bu dünya. Aslında çok faydalı olan şu internet kadar bilgi kirliliği hiçbir yerde olmadı bu kadar. Durup durup üzülüyorum bu duruma. Hepimizde sorumluluk görüyorum. En çok da meslektaşlarımda. Bu yüzden yazarak anlatmaya başladım siz değerli okuyucularıma gerçekleri. Çünkü internet bir çöplük ve bilgi kirliliği ile dolu. Bugün arama motoruna baş ağrısı yazsanız çıkan sonuçlara göre kanser oldum der ağlarsınız. Zaten o baş ağrısı sitelerinde binlerce de ürün çıkar. Her şey beyninizi daha da karıştırmak için kurgulanmış gibidir. Ya da birileri çıkar televizyonlarda boy gösterir, bir şeyler söyler. Bütün bilim dünyası harıl harıl çalışadursun; ekranlardaki popüler birey hakkında bilgisi bile olmadığı bir ürünü ya da beslenme biçimini cesurca pazarlayıp durur. En hayret ettiğim şey bu kadar cesur ve net konuşmaları. Bir ürün ya da bir beslenme tarzı farz edelim gerçekten zararsız; ama herkes için uygun olabilir mi sizce? Her bireyin vücut yapısı, hastalıkları, genetiği, kısacası her şeyi bir diğerinden farklıdır. İşte bu yüzden bana sıkça sorulan ‘benim şu hastalığım var hocam nasıl beslenmeliyim' gibi sorulara cevap vermiyorum. Çünkü bu soruya cevap verdiğim A kişisini tanımadan zaten öneri veremem, tahlillerini ayrıntılı incelemeden bir şey diyemem. Ayrıca A kişisine vereceğim öneriyi B kişisi de uygulayacak ve belki bambaşka şeyler ortaya çıkacak. Bu yüzden bu kadar genel öneriler verilmez. Ama konuşanlar var, çok rahat cümleler kuranlar ve insanları sağlığından edenlerle dolu ortalık. Hiçbir zaman anlayamayacağım bir şey bu. Daha fazla para kazanmak uğruna insan sağlığını hiçe sayarak şu ürün böyledir, bu ürün dünyanın en sağlıklı ürünü diye ortalarda gezenler kul hakkını da mı düşünmezler?
Adamın biri bir şeyler satmaya çalışıyor, sizin alanınız ne diyorum, işletme mezunuyum diyor. Sağlığınızı kimlere emanet ettiğinizin farkına varın lütfen. Kadının biri kuaför dükkanını kapatıyor bir ürünün satış temsilcisi oluyor, ciddi paralar kazanıyor, belki hiç giremeyeceği ortamlara giriyor. Yolda göremeyeceği insanlarla toplantılar yapıyor. Ve mutlu oluyor. İnanabiliyor musunuz, onları pazarladıkları ürün dünyanın bilmem neresine tatile götürürken olan sizin sağlığınıza oluyor.
Bakın tekrar ve tekrar söylüyorum, bir diyetisyen sizin hastalık öykünüzü almadan, sizi tanımadan, tahlillerinizi görmeden net cümleler kurmaz, kuramaz. En azından ben kuramıyorum çünkü her insan biriciktir. İkinci bir ben yok. Ve bu vücut Allah'ın emaneti. Korumanız, sevmeniz, sahip çıkmanız çok önemli. Herkese vücudunuzu emanet edemezsiniz.
İşte bu yüzden ben yazıyorum. Çünkü işime sahip çıkmak ayrı bir boyut ama her şeyden önce insanlara gerçekleri söylemeliyim. Çünkü insanları seviyorum ve pazarlamacılardan hiç hazzetmiyorum : )
Önümüzdeki hafta görüşmek üzere...
Diyetisyen İrem ERCAN