dore okulları
Malatya
31 Ocak, 2025, Cuma
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

Suriye Handikapı

31 Ocak 2025, Cuma 06:53
Suriye Handikapı

Suriye sadece Türkiye için değil, tüm Arap ve Ortadoğu coğrafyası için de önemli bir ülke ve bu önemi çok gerilerden başlıyor. Örneğin İslam tarihinde ilk siyasi muhalefetin merkezi Muaviye’nin valiliğini yaptığı Şam olmuştur. Ayrıca Suriye toprakları özellikle Levant bölgesi Haçlı seferlerinin geçiş güzergâhı altında bulunduğundan, Hristiyanlık ve İslamiyetin karşılıklı etkileşimiyle ortaya çıkan Dürzilik, Yezidilik, Nusayrilik gibi heretik inançların karma coğrafyasıdır. 

Suriye’nin diğer bir özelliği ise Osmanlının son döneminde siyasi entelektüel çevrenin ve siyasi muhalefetin merkezlerinden biri haline gelmesidir. Ayrıca İttihat ve Terakki Partisi’nin merkeziyetçi ve Türkçü politikaları Arap milliyetçiliğini tetiklemiş, isyan hareketlerine karşı Cemal Paşa’nın sert önlemleri ve idam emirleri Arap bağımsızlığının başlangıcı sayılmıştır. Bu nedenle idamların gerçekleştiği gün olan 6 Mayıs sadece Suriye’de değil Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır’da Arapların Osmanlıya karşı bağımsızlık mücadelesi günü olarak adlandırılır. 

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Suriye’nin Fransız mandası olması üzerine Atatürk’ün gayretleriyle Hatay Türkiye’ye bağlanmış, fakat günümüze kadar Suriye, haritalarda Hatay’ı kendi sınırları içinde göstermeye devam etmiştir. Okul kitaplarında ise Türkiye aleyhine bilgiler yer aldığından Suriye ulusal bilincinde Türkiye’ye karşı mesafeli bir duruş varlığını hep korumuştur. 

1946’da Fransızlardan bağımsızlığını elde eden Suriye Sovyetlere daha yakın dururken,  Türkiye 1952’de NATO’ya katıldığından Türkiye-Suriye sınırı Soğuk Savaşın güneydeki soğuk duvarlarını oluşturmuştur diyebiliriz.

1987 de Türkiye PKK belasıyla yüzleşirken, Şam uzun süre Abdullah Öcalan’a ev sahipliği yapmış, 1998’de Türkiye’nin Suriye’ye savaş tehdidi üzerine terörist başı sınır dışı edilmiş, Türkiye’nin ABD ve İsrail istihbaratıyla yaptığı işbirliği sonucu PKK’nın başı Kenya’da derdest edilebilmiştir. 

Bu netameli geçmişe rağmen 2000’lerde Beşar Esad ile birlikte Türkiye-Suriye ilişkileri tarihte hiç olmadığı kadar iyi bir ilerleme kaydetmiştir. Fakat 2011’de başlayan Arap Baharı bu ikili ilişkileri tekrar kışa döndürmüştür. Türkiye’nin Suriye muhalefetine verdiği açık desteğin ve altına girdiği yüklerin ardından, geçen aylarda Esed’in Suriye’den kaçması yeni bir umut doğursa da Türkiye Suriye ilişkilerinin geleceği hakkında kesin ifadeler kullanmak hala zordur. Çünkü Suriye’de Esed sonrası dönem, siyasi geçmişi ve politik sorumluluk bilinci olmayan kişilerce yürütülmektedir. Bu kişilerin radikal İslamcı örgütlerin içinden gelmesi de bu sürecin bir geçiş süreci mi, yoksa farklı bir çatışma aşamasının başlangıç anları mı olduğu konusunda karar vermeyi zorlaştırmaktadır.

Türkiye, Ebu Muhammed El-Colani’nin Ahmet Hüseyin el Şara olması için yoğun çaba harcamaktadır, ama buna ne kadar muvaffak olabileceğimizi zaman gösterecek. Zira yüz yüze olduğumuz en önemli risk karşımızda uluslararası hukukun temel ilkeleri olan “anlaşmalara uyma” ( ahde vefa veya pacta sun servanda),  ve iyi niyet (bona fide) konusunda sonuna kadar güvenebileceğimiz tutarlı bir yapının bulunmaması. Böyle kişi ve yapılara dışarıdan sufle veren çok olacağı için rüzgârın nereden eseceğini bilmek çok zor. 

Dış politika açısından en önemli sorun Suriye’nin ulusal güvenliği olacaktır. Zira Suriye’nin resmi ordusu kuvveti sıfıra inmiş bir ordudur. Egemenliğinizi güvenceye almadan içeride reform yapmak ve ilerlemek çok mümkün olmaz. Etrafınız İsrail, İran, Irak gibi ülkelerle çevrili topraklarınızda Rusya, ABD gibi ülkelerin unsurları, cebinizde Fransa gibi ülkelerin eli varsa geceleri rahat yatmak için hiçbir nedeniniz yoktur demektir. 

En kritik sorular ise şunlar: Sizce Hamas’ın liderini Tahran’da, Hizbullah’ın liderini Lübnan’da öldüren İsrail’e karşı Colaniyi İsrail’e elli km. uzaklıktaki Şam’da ne ayakta  tutabilir?  Suriye yönetimi yakın düşmanı mı, uzak dostu mu dikkate alacak? Veya şöyle soralım Arap ve Batı dünyası Türkiye’nin Suriye üzerinde bir güvenlik vesayeti kurmasına nasıl bakar? Veya, Türkiye Suriye için (veya Colani için mi diyelim) savaşır mı? Bu soruların muallakta olduğu aşikâr. 

Suriye’nin Arap dünyası ve Ortadoğu için önemini anlatan en veciz söz eski Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’a ait. “Ortadoğu’da Suriye’siz savaş, Mısır’sız barış olmaz”.

Türkiye, Suriye krizi boyunca en fazla fedakârlık göstermek zorunda kalan bir ülke oldu. Buna karşın Colani’nin oldukça pragmatik biri olduğu El Kaide’de başlayıp, El Nusra’ya geçen oradan Heyet Tahrir Eş-Şam’da biten eylem çizgisinden bellidir. Colani Suriye’de kontrolü ele alıncaya kadar bir maceraya girişmeyecek, güvenliğini sağlama garantisi elde eder etmez kafasındaki projeyi hayata geçirmeye çalışacaktır. Bu zayıf anında ise ileride tutamayacağı ya da tutmayacağı sözler vermesi kuvvetle muhtemel. Bu konuda ondan bir tutarlılık beklemek fazlaca iyimserlik olur. 

Suriye’nin güvenlik arayışı içinde olduğu bir sırada Türkiye’nin işe (iç politikanın tazyikiyle) Suriyeli mültecileri gönderme kararıyla başlaması önemli bir hata olur bence. Colani’nin Arap ülkelerinden kuvvetli bir destek bulması ise sınırlı bir ihtimal. Batı ise bekle gör modunda. Sözün özü bence bu yönetim kalıcı değil, sonrasında ne olacağı ise büyük bir muamma. Suriye için bu bir son değil, şüphesiz bir başlangıç. Sorun ise neye başlandığının belli olmaması. 

Suriye’yi yönetmeye çalışmak ise oldukça pahalıya mal olacak bir serencam. Buna şuan kimse niyetli değil. Siyasi boşluğun en zarar vereceği ülke ise Türkiye. Bu nedenle ne vaz geçebileceğimiz, ne de tam kontrol edebileceğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Kesin olan şey ihmali, imalinden daha zor durumlar yaratacağıdır. 
 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.