Tecde Gölü ve Gölde Yarış
23 Haziran 2024, Pazar 09:21Bir zamanlar Tecde’de göl vardı. Bu göle elektrik santrali kurulmuştu ve bu santralde üretilen elektrik Malatya Sümerbank Fabrikasının dokuma tezgâhlarını çalıştırırdı.
Sümerbank Fabrikasında usta olarak çalışmış ve Sümerbank İşçi Sendikası başkanlığını da yapmış olan rahmetli babam Nusret Gülşen, yıllar önce beni bu santrale götürmüş ve içini gezdirmişti.
Gölden geniş çaplı borularla inip türibünleri çalıştıran ve sonra da santral binasının yanındaki dereye akan suların nasıl elektrik ürettiğini göstermişti.
Ben çocukluğumda bu gölde çimmedim. Biz hep dereler de çimerdik. Zaten göle çocukların girmesi yasaktı. Gölün ve santralin bir bekçisi vardı.
Rahmetli öğretmen ve yazar Amcam Lütfi Gülşen “Gölde Yarış” isimli öyküsünde Tecde gölünü ve gölde düzenlenen yüzme yarışmalarını konu almıştır. O’nun bu öyküsünde anlattıklarının bir bölümünü sizlere aktarmak istiyorum:
…Tecdeli çocukların yaz aylarındaki eğlence yeri köyün üstündeki elektrik gölünün başıydı.
Büyükler anlatırdı. Burada eskiden bir büyük değirmen varmış. O zamanın mühendisleri kentin çevresini incelemişler. Elektrik santralini buraya kurmayı uygun görmüşlerdi.
Değirmen bendi genişletilmiş, büyük emeklerle, kocaman bir göl haline getirilmişti. İçinde kayıklar, küçük motorlar dolaşabilirdi. Değirmenin bulunduğu yere de asıl fabrika kurulmuştu. Türibünler harıl harıl çalışarak elektrik üretirdi.
Yazın günlük işini aceleyle bitiren çocuklar, gençler bu gölün başında toplanırdı. Kimi ararsan orada bulabilirdin. Bir kalabalık, bir kalabalık… Bağırışmalar, yarışlar… Kentten gezmeye gelenler, göl kenarında piknik yapanlarla bir bayram yeri gibi olurdu.
Haziran başında sıcaklar iyice bastırırdı. Bağ bahçe işleri, dut, pestil işleri yaparken terler burunlarından damlardı. Lütfi, hep anacığından, gölde çimmek için izin koparmaya çalışırdı:
-Oğlum, dereye, göle kadar gitme. Hemen evimizin önünden geçen harıkın önünü kapa. Sular şişince oraya girersin, serinlersin.
-Olmaz anam olmaz. Burada yüzülmüyor der, dereye koşardı. Yüzmeyi iyice öğrenince dere de hoşuna gitmez olmuştu. Derede su akıntılıydı. Yüzme kolay olmazdı.
Önceleri elektrik santralinin altındaki küçük gölde çimerdi. İki üç yaş ilerleyince de büyük göle gitmeye başlamıştı. Burada çimmek cesaret isterdi. Kendine güvenen, yüzmeyi çok iyi bilen bazı küçükler de gençlerin arasına girerdi. Banazı’dan, Karakavak’tan gelenlerin arasına Malatya’dan gelenler de katılırdı.
Tecde köyü denince akla, meyve bahçeleri içinde cennet gibi bir köyle bir de bu göl gelirdi. Meyve yemek isteyen buraya, gezmek isteyen, yüzmek isteyen buraya koşardı. Kentin bir çeşit plajı sayılırdı.
Karakavak köyünden Pehlivan Hüseyin’le halası oğlu Turan Kekevi gölün başından ayrılmazdı.
Turan, ince, uzun, sarı saçlı, yeşil gözlü bir çocuktu. Kendi yaşıtları arasında koşularda birinciliği kimselere bırakmazdı. Hüseyin geniş omuzlu, güzel vücutlu, gösterişliydi.
Yaşı küçüktü ama zehir gibi bir kuvveti vardı. Sıktığının suyunu çıkarırdı. Sonraları yenilmez bir pehlivan olmuştu. Tomo’yu da iki kez yenerek bölgenin baş pehlivanlığını kazanmıştı.
Köy çocukları yüzmeyi kendi kendilerine öğrenmişlerdi. Yüzmeyi öğretecek öğretmenleri yoktu. Kendinden büyük ağabeylerinin yaptıklarına bakarlardı. Onları örnek alırlardı. Bu nedenle hepsinin yüzme şekli başkaydı. Bunların içinde en güzel, en hızlı yüzen Boyacıların Abdullah’tı. Yüzme yarışlarının birincisi de oydu.
Uzun boylu, geniş omuzluydu. Kolları bacakları çok kuvvetliydi. Lastik gibi bir vücudu vardı. Dakikalarca kıyıda güneşlenir, arkadaşlarıyla şakalaşırdı. Yanmış yanmış, tunç gibi olmuştu. Yüzmeye, atlamaya hazırlanırken bütün gözler ona çevrilirdi. Nasıl atlayacak, nasıl kulaç atacak, nerelere kadar gidecek? Merak edilirdi. Biraz sonra üç beş adım gerileyip hız alarak, kıyıda ayaklarını yere sertçe vurup, yükeslirdi. Kollarını başının iki yanından parelel öne doğru uzatır, cupp diye balıklama atılırdı. Bir süre kaybolurdu. Nefesler kesilir, noldu, nereden çıkacak diye, merakla gölün yüzü taranırdı. Onu tanımayanlar telaşlanırdı, bayanlar çırpınırdı:
-Eyvah, aslan gibi delikanlı kayboldu!
-Boğuldu mu, dipteki mile mi gömüldü acaba?
-Yardım edecek biri yok mu? derlerdi.
O, uzunca bir süre, suyun altından, görünmeden ilerlerdi. Arkadaşları onun numaralarını bilirdi. Bakarsın bir dakika sonra, taa uzaklardan, karabatak gibi başını çıkarırdı. Ağzına doldurduğu suyu yukarı püskürterek oyun yapardı. Sonra gene batar çıkar, taklalar atardı. Sert, keskin kulaçlarla yıldırım gibi ilerlerdi. Kurbağalama, yan, sırt üstü derken bütün hünerini gösterirdi. Bazen de küçük bir çocuğu sırtına alarak, sert kulaçlarla, suları yara yara giderdi. Bu ağırlık hızını hiç kesmezdi. Öyle kuvvetli, öyle sağlam yapılıydı... Lütfi de onun gibi ustalıklı yüzmeye çalışırdı. Evi, işleri unutuverirdi. Dönünce de annesinden iyi bir azar işitirdi:
-Bre yezit, bre domuz! Saat kaç oldu? Nerelerde kaldın? Dinsizin hakkından imansız gelirmiş, der süpürgeyi kaptığı gibi üzerine yürürdü:
-Bak hele kösegiye dönmüşsün. Kapkara yanmışsın!..
O, kapıların arkasına gizlenir, bir daha yapmayacağına, çabuk döneceğine söz verirdi. Ama aklı hep gölün başındaki eğlencelerde, yarışlarda kalırdı.
Göldeki yarışmalar genelde iki dalda düzenlenirdi. Biri atlama, diğeri de yüzmeydi. Gölün kıyısındaki kara ağaç, doğal tramplen gibiydi. Dalların arasına kalaslar yerleştirilerek basamak yapmışlardı...
Öykü bu şekilde devam ederek, Lütfi ile Abdullah’ın nasıl birinci geldikleri heyecanla anlatılmakta, ayrıca sonlarda kalan bir yarışmacıyı boğulma tehlikesinden Abdullah’ın nasıl kurtardığı da anlatılarak öykü sonlandırılmaktaydı.
Abdullah Özer
Not: Amcam Lütfi Gülşen, Emine Bibimin oğlu Boyacıların Abdullah Özer (Şoförler Cemiyeti Başkanı) ile yazıda isimleri geçen ve hepsi de ebediyete intikal etmiş olan Malatyalıları saygı ve rahmetle anıyorum.
Elektrik santrali hisse senedi-Ahmet Veziroğlu arşivi.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Abuzer Eren
27-06-2024 13:21Hikayenizi okuyunca, çocukluğumu, gençliğimi O güzelim TEÇDE GÖLÜ'NÜ ANDIM, Çok teşekkürler
Mustafa KILIÇ
25-06-2024 09:18Suatcığım, bizleri bu güzel yazı aracılığıyla anılarla buluşturduğun için sonsuz teşekkürler.Şimdilerde ise içimiz "köseğiye" dönmüş durumda selamlar. Eline ,zihnine sağlık.