Teşekkür etmeyi unuttuklarımız!...
09 Nisan 2020, Perşembe 08:21
SESLİ MAKALE
Her meslek dalı ve çalışanları zaman zaman kıymetli olurlar. Kendilerine ihtiyaç duyduğumuz zaman baş tacı eder, onları alkışlarız. Onlar için toplu etkinlikler yaparız. Teşekkür ederiz. İyi ki varsınız! Ya siz olmasaydınız deriz!...
Bugünlerde kıymetini daha yeni anladığımız, hiç şüphesiz sağlık çalışanlarımız oldu. Onları da daha yeni yeni alkışlıyor, kıymetini biliyoruz!.
Niye mi!?
Gün, onlara ihtiyaç duyduğumuz gün de ondan!.
Fakat bu ülkede kıymeti bilinmeyen, her an var ama yok saydığımız, hiç alkışlamadığımız, teşekkür etmediğimiz, hakkınızı helâl ediniz demediğimiz, 24 saat bizimle olan bir kesim var. Onlar, ölürken bile başucumuzda oldukları için hiç kıymetleri yoktur!
Çünkü onlar "Din Görevlileridir". Müftüler, vaizler ve imamlardır!...
15 Temmuz gecesinde bile, yeri göğü ezan ve selâ sesleriyle inleten, millete en büyük manevi desteği veren, âdeta göklerde melekler iniyormuş gibi onlara eşlik eden din görevlilerine bir defa bile teşekkür etmedik!...
Onların bugüne kadar hiç bir kıymeti olmadı!.
Çünkü onlar gün boyu bizimledirler. Sabahları onların sesiyle güne başlarız, beş vakit namaza çağırırlar. Arkalarında ilahi huzura dururuz.
Hacca ve umreye onlarla gideriz.
Evleniriz, nikâhımızı onlar kıyar.
Çocuğumuz olur, onlar gelip kulağına ezan okur.
Hastamız olur, onlar ziyaretlerine gelir, Kur'an okur, dua eder.
Bir organizasyon yaparız, ya da bir mevlit okuturuz, onlar gelir okur.
Cenazemiz olur, onlar yıkar, onlar kefenler, onlar kaldırır, kabrinin başında durup onlar dua eder.
Taziyemizde üç gün onlar oturur, geldikçe insanlar, onlar Kur'an okur.
Ölümüzün üçünde, kırkında, hayır ve hasenatında onlar bulunur. Kısacası, dirimizde de, ölümüzde de ilk onlar bulunur!.
Çocuğumuza ilk Kur'an'ı onlar öğretir.
İlk dini bilgileri onlar verir.
Yaz tatili olur, analar babalar keyif çatarken, çocuklarımızın kahrını onlar çeker. Onlar ilgilenir, onlar pikniğe götürür, onlar yarışma yapar, onlar hediye verir, onlar dini sevdirir!...
Bugün, herkesin evde zorunlu karantinada olduğu bir zamanda yine onlar yaşlılara, fakirlere gider, yardım kolilerini onlar ulaştırır!.
Onlar her gün teşekkürü hakederken, sosyal medyada en çok onlar eleştirilir!. Oturuyorlar, ezan bile okumadan maaş alıyorlar!. Bunlar nasıl Müslüman derler!. Sanki devletin diğer milyonlarca memurunun maaşları kesildi de, bir tek onlar maaş alır!?. Ya da, ezan okumadıkları gün, ne yer, ne içer, ne de yaşarlar onlar!!!...
Biz onların farkına bile varmadık, hep görmemezlikten geldik!. Onlarla hiç diyaloga geçmedik, onlar hep bizimle diyaloga geçti. Biz onların tek bir ihtiyacını sormadık, onlar hep bizim ihtiyacımızı gördü. Biz onlara hiç yardım etmedik, onlar hep bizim yardımımıza koştu. Onlar mahallenin imamı, müezzini oldu, ama biz onların cemaati olamadık!. Hayatları boyunca çoğumuz bir gün sabah namazında onlarla olamadık!. Hatta vaktinde okunan sabah ezanı kimimizi rahatsız etti, okumasınlar dedik!. Selâlarından rahatsız olduk, kendilerini dövmeye gittik!.
Onlar biliyorlardı, ezan başlayınca köpeklerin havladığını, hiç şikayetçi olmadılar!...
Onlar biliyorlardı, durdukları mihrabın, hutbe okudukları minberin ve giydikleri cübbenin Peygambere ait olduğunu!...
Onlar biliyorlardı temsil ettiklerinin din olduğunu!...
Biz onları anlamadık!...
Devletin resmi görevlileri dedik!.
Zaman zaman arkalarında namaz kılınmaz, cami görevlileridir dedik, Cumayı bile kılmadık!.
Kimi boykot ediyorduk!?.
Kime ambargo koyuyorduk acaba!?.
Hangi tarihte küfrü boykot etmek için Allah'ın dinine ambargo konulmuştu!?...
Biz, hayatta en çok ihtiyaç duyduklarımıza düşmanlık yaptık!...
Biz onları hep memur gördük, değer vermedik. Bir gün Allah razı olsun demedik! Teşekkür etmedik, kıymetlerini bilmedik! Ya, Allah bir gün elimizden alırsa demedik!.
Belki ölürken fark ettik ama, geride kalanlara dönüp haber veremedi gidenlerimiz!... Allah o fırsatı vermedi kimseye, vermeyecek de!.
Ama bugün elimizde daha fırsat var. Onlarla tanışmaya, telefonlarını almaya, evlerimize davet etmeye, onlara gitmeye, dertleşmeye, arkadaş olmaya, arkalarında beş vakit namaz kılmaya, yarın ilahi huzurda kendilerini şahit tutmaya hâlâ fırsat var!...
Gelin bugün kendimize bir iyilik yapalım!. Üç beş maskeli cenaze namazımıza durmadan önce düşünelim ve karar alalım;
Yarın camiler ibadete açıldığında, ne onları, ne de camileri yalnız bırakmayalım!...
VAR MISINIZ!?...
Sizlere daima müteşekkiriz.
Eksik yaptıklarınız varsa hesabını Allah'a vereceksiniz. Ama biliyoruz ki böyle bir kavme Allah Ömer gibi, Ali gibi imamlar tayin etmez!. Sizler bize göre müftüler, imamlar ve müezzinlersiniz!. Hayatımızın her merhalesinde ve her anında siz varsınız. Dilerim koronavirüsten sonra biz de sizinle oluruz...
Teşekkür haksa, en büyük teşekkür sizin payınıza düşer. Teşekkürler Diyanet İşleri Başkanlığımız. Teşekkürler din görevlilerimiz, müftülerimiz, imamlarımız, müezzinlerimiz. Teşekkürler beşikten mezara kadar bizimle olanlarımız.
Allah sizleri görevinizde mübarek ve her iki dünyada aziz eylesin...
Fi Emanillah…
Ebuzer AYDIN
“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”