THY bir salağı mı idare edemedi?
29 Ağustos 2021, Pazar 00:56On beş yıl öncesindeydi. Köln’de mobilya fuarına ziyaretçi olarak gidecektik. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bey ile kalkıştan 2 saat kadar önce Ankara Esenboğa havalimanına ulaştık. Kontrollerden geçtikten sonra uçuş kartımızı almak için ilgili kontuara yöneldik. O sırada içerde bir bağırış, çağırışlar oluyordu. Ne oluyor acaba diye kafamızı çevirdiğimizde Kayserili, ama Ankara’da esnaflık yapan Ahmet Bey'i gördük. Kıyameti kopartıyordu. Ortalık karışmıştı. Biz ona bakarken o da “destek olacak biri var mı acaba” diye sağa sola bakarken göz göze geldik. Bizi de geciktirecek bir durum olabilir diye kenardan sıvışmak vardı, ama yakalanmıştık bir kere. Koşarcasına yanımıza geldi:
-”Ya Aliciğim, Ersoycuğum. Böyle bir şey olabilir mi yaaa?”
-”Hayırdır Ahmet abi? Ne oldu nedir sorun?”
Ahmet abi tartıştığı personeli bıraktı ve durumu bize anlatmaya başladı:
-”Biliyorsunuz Köln’e bugün sadece 2 uçak var. Benim uçak birazdan kalkacak. Siz de her halde 2 saat sonraki uçağa bilet aldınız.”
-“Evet de... Geç mi kaldın Ahmet abi?”
-”Yook. Geç gelmedim. Üstelik 2,5 saat önceden geldim.”
-”Eeee?”
-”Gelince uçuş kartımı almak için kontuara gittim. Bana biletimi sordular. Elimi cebime attım ki; BİLET YOK!”
-”Haydaa! Eee?”
-”Ben de hemen bir taksiye atladım. Ankara’ya gittim. Evden biletimi aldım. Geldim. Koştura koştura THY kontuarına geldim. Biletimi uzattım. Hanım kızım bileti aldı. İşleme başladı. Pasaportumu istedi. Elimi ceketin iç cebine attım. Pasaport yok. Diğer cepler, çanta cepleri. Yok. PASAPORT YOK. Evde kaldı anlaşılan. Hemen çıktım. Bi kere daha taksiyle Ankara’ya eve gittim. Pasaportumu aldım. Geldim. Koştura koştura THY kontuarına ulaştım. Pasaportumu uzattım. Görevli bana “Kapılar kapandı, alamıyoruz” demesin mi? Delireceğim. Uçak henüz kalkmamış. İsteseler beni alabilirler. Almadılar!”
Ali Bey'le birbirimize baktık. Ben:
-”Tamam da Ahmet abi, sen her zaman milletlerarası gidip geliyorsun. Nasıl unutursun bileti, pasaportu? Suç sende değil mi?”
Ahmet Bey oflaya puflaya, kafasını sinirden sağa sola kıvıra kıvıra söylenmeye devam etti:
-”Tamam. Pasaportu, bileti unutmak salaklık. Ben bir salağım.” Dedi ve devam etti:
-”Ama bu koskoca Türk Hava Yolları. Koskoca THY bir salağı idare edip uçağa alamıyor. Ben buna kızıyorum!!!” dedi.
Haklıydı.
-----
Merhaba sevgili ve değerli okurlarım.
Araç kullanırken önünüzdeki adam salakça bir hareket yaptı ve aniden dönmeye kalktı. Refleksleriniz Allah’a şükür ki kuvvetli. Fren yapıp direksiyonu kırdınız ve kaza yapmadan kurtardınız. Kurtarmasaydınız ve siz de birazcık dalgın olsaydınız kaza kaçınılmaz olurdu. Sonra araçtan inerken kapı ile koltuk arasında böyle durumlar için hazır tuttuğunuz “Haydar”ı kapıp inecek, adamın konuşmasına bile fırsat vermeden:
-”Ehliyeti manavdan mı aldın davaar!” diye dalacaktınız.
O dalma işi olmasa bile uğraş bitmiyor. Sırasıyla; rapor tutulacak. Kazanın kroki çizimi yapılacak. Varsa şüphe alkol muayeneleri yapılacak. Resimler çekilecek. Sigorta poliçeleri incelenenip rapora fotokopileri eklenecek. Ruhsatın fotokopisi çekilip iliştirilecek. Bütün bunları toparlama, trafik şubeye götürme işleri de dünya zaman alacak.
Bitti mi? Bitmedi:
Aracı tamirciye çekme, orada sigorta experinin gelmesini bir kaç gün bekleme var. Exper geldiğinde haklı da olsanız sigorta şirketinin aracınızın değişecek parçalarını yan sanayiden karşılayabileceğini, orjinal parçayı karşılamayacağını söyletecek. Aracın tamiri, boyası, paranın hesabınıza geçmesi, sizin de o parayı alıp tamirciye aktarmanız, aracınızdaki extra düzeltmelerin de bedelleri ve kaybolacak koskoca bir haftanız da cabası.
Yani siz yılların şoförü olarak bir acemiyi veya trafik canavarını idare edecek ve hatasına fırsat vermeyecektiniz. Verdiniz mi siz de bedel ödeyeceksiniz. Hem de öyle böyle bir bedel değil.
-----
İhtiyar bir kadın otobüse binmiş. Koltuğuna oturmuş. Sonraki durakta genç, hareketli, az da asabi bir kadın binmiş otobüse ve yaşlı kadının yanına oturmuş. Elinde çok yer kapladığından istemeden de olsa torbalar o ihtiyar kadına çarpmış.
Canı yanan ihtiyarın sessiz kaldığını görünce genç bayan;
-”Çantalarım size çarptı. Belki canınız da yandı. Ama siz en ufak bir tepki vermediniz. Neden?” diye sormuş.
İhtiyar kadın gülümseyerek cevap vermiş:
-′′Kaba olmaya, ya da ehemmiyetsiz bir şey için münakaşaya, kalp kırmaya değer mi? Çünkü senin yanındaki yolculuğum çok kısa... Bir sonraki durakta zaten ineceğim..."
Bu cevap altın harflerle yazılmayı hak ediyor:
′′ Bu kadar ehemmiyetsiz bir şey hakkında tartışmaya lüzum yok, çünkü beraber seyahatimiz çok kısa..."
Her birimiz, bu dünyadaki zamanımızın ne kadar kısa olduğunu anlamalıyız ki, kavgalarla, yersiz tartışmalarla, kıskançlıklara, başkalarını affetmemekle, memnuniyetsizlik ve devamlı şikâyet etmenin saçma, boş zaman ve enerji kaybı olduğunu anlayalım.
Birisi kalbini mi kırdı? Sakin ol. “Yolculuk çok kısa...” de.
Sadece yolculuk mu kısa? Hayır! Bakın makale de çok kısa.
Gönül isterdi ki; sayfalarca yazayım, okurken yemek yemeyi bile unutun. Ama nerde öyle akıcı, harika yazılar yazacak yazar?
Bendeki malzeme makaleyi buraya kadar anca getirdi.
Gelecek haftaya kadar fındık kabuğunu doldurmaz bir konu daha bulur yazarım. Kasım abi de çizer. Siz de okursunuz.
Okumasanız bile karikatürüne bakarsınız. O da sevinir garibim.
Kalın sağlıcakla.