TİYATROCULAR “TİYATRO” DİYOR
27 Kasım 2017, Pazartesi 05:35
FETÖ'cü hainlerin 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra, bazı paranoyak kişiler, “tiyatro” tabirini kullanmaları ve bununla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı suçlamaları; beni çileden çıkarıyor...
Siyasetin selameti açısından muhalefet ve ana muhalefetin zaruretine “Olmazsa olmaz” inananlardanım. Fakat ana muhalefetin, “sözün lazımına” bakmadan bol keseden atması, kabul edilebilir gibi değil...
Onlara göre “15 Temmuz hain darbe girişimi bir tiyatroydu.” Sebebi ise; Herkesçe malummuş gibi bir görüntü ortaya koyarak algı oluşturmak gayreti... Aslında bunların sözünün lazımına bakılırsa; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran'ın “Zaloğlu Rüstemi”ni bile geride bırakıyor. Çünkü “Tiyatro” algısı, sadece 15 Temmuzla sınırlı kalmıyor; dahası bir sürü senaryoyu(!) iktiza ediyor. Bir arkadaşımız bunu güzel sıralamış, işte sıraladıkları:
1- Evet ana muhalefetin sözünün lazımına göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Hollanda" hükümetini ayarlayarak(!) oradaki polisi kullanmış ve yurttaşlarımızın üzerine atlarını sürmüş...
2- Cumhurbaşkanı Erdoğan, "PKK''yı ayarlayarak(!) vatan bekçisi olan askerlerimizi öldürtüp, ciğerlerimizi dağlamış...
3- Cumhurbaşkanı Erdoğan, "HDP''li Belediyeleri ayarlayıp Doğu ve Güneydoğunun dört bir yanına hendekler kazdırmış...
4- Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Almanya" siyasetine müdahale ederek, Türkiye-Almanya dostluğunu bozup; Alman hükümetini Türkiye'nin üzerine salmış…
5- Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD" yargısını ayarlayıp, Türkiye'ye “Kumpas” kurdurmuş...
6- Cumhurbaşkanı Erdoğan, global gücünü kullanarak "NATO''yu ayarlayıp, Türkiye ve NATO arasında kriz çıkmasına sebep olmuş...
Yahu hadi bunlar bu safsatalara inanıyor da, içlerinden biri çıkıp da “Yok artık” diyemiyor mu?
Bilgisayarımın başına oturup tam bunları yazmaya başladığım sırada bir an aklımdan şu fıkra geçti:
Yokluk zamanıdır. Adam ekmek kuyruğundadır.Kendisine sıra geldiğinde fırında ekmek kalmayacağı kuşkusu vardır.“Ne yapmam lazım” diyerek düşünmeye başlar. Sonrasında ise söyleyeceği bir yalan ile kuyrukta bekleyenleri azaltmak fikri aklına gelir. Bağırmaya başlar:
-“Hey ahali, filan yerde bedava pirinç dağıtıyorlar” Bunu duyan ahali, hemen kuyruğu terk ederek, pirinç almaya gider. Kuyruktaki sıra azalmıştır. Nihayet Ekmek alma sırası kendisine gelince, birden mırıldanır.
-“Ya dediğim doğruysa”
Nihayetinde o da ekmek almaktan vazgeçip, pirinç almaya koşar.
"MALATYA'NIN MUSTAFALARI”NDAN BİRİNİN ETTİĞİ...
Bu satırları takip edenlerin malumudur, geçen hafta Malatya'nın Mustafa'larından eski Vali(!) Mustafa Toprak'ın aleyhime açtığı davamızın duruşması vardı. Sayın Mustafa Toprak'ın, hakkımda ne kadar da çok iddiası varmış... Hayretime mucip olan şey, Toprak'ın iddialarından ziyade, savcının bu iddiaları delil kabul ederek; bana dava yolunu açılmasıydı. Ki o iddiaların hepsine tek tek cevap verdim. İddianamede ziyadesiyle dikkatimi çeken bir husus yazarlarımızdan Adem İnsanoğlunun “...Mustafa Toprak'ın bir an önce Malatya'da oynanan bu tiyatroya son vermesidir” sözüydü. Bu eleştiri Mustafa Toprak'a hakaret olarak addedilmişti. Mahkeme salonunda cevabımı verdim ancak bir de buradan sormak isterim; İnönü Üniversitesi'nde gözaltına alınan 28 akademisyenin operasyonunu yürüten şahsın adına kayıtlı telefonunda "ByLock" çıkması olayın tam bir komedi ve tiyatro olduğunu göstermiyor mu? Keza; "Tahşiye" Kumpası'nda mağdur olmuş bir ismin, FETÖ şüphelisi diye açığa alınmaya çalışılması, “Malatya'da FETÖ”yle mücadele adı altındaki bu operasyonlara gölge düşürmüyor mu?. Zaten Malatya'da ki bu durum Cumhurbaşkanımıza arz edildi...
Neyse ki kadim dostlarımdan olan Bünyamin Canal ve Murat Atabey, mahkeme salonunda beni yalnız bırakmadılar. Murat abinin “Cici döner” ikramı da tadılmaya değerdi. Bir an düşündüm; “Mustafa Toprak beni mahkemeye vermeseydi; bu döneri nasıl yiyecektim?” Bir ara bir türküyü mırıldandığımı fark ettim:
“Çıktım Belen kahvesine baktım ovaya,
Bay Mustafa çağırdı da dam oynamaya.
Ormancı da gelir gelmez yıkar masaya,
Söz anlamaz Ormancı çekmiş kafaya.”
BALKANLARI DEĞİL, DARENDE'Yİ SORUYORUM...
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Darende Belediye Başkanı Süleyman Eser'e soruyor:
-Süleyman, neler yapıyorsun?
Eser cevap veriyor:
-Efendim geçenlerde Balkanları ziyaret ettik. Siz onların ve dünyadaki bütün Müslümanların tek umudusunuz...
Cumhurbaşkanı soruyor:
-Süleyman onu sormuyorum. Darende'de neler yapıyorsun? TOKİ şu anda ne aşamada?
Süleyman Eser:
-Efendim, kem küm...
Allah'dan Cumhurbaşkanı ikaz etti de tam bir yıl sonra; Darende'de TOKİ müracaatları uzatıldı.
Ya ikaz etmeseydi...
ANKARA GÜNLÜĞÜ!..
Geçtiğimiz günlerde Ankara'da bir dizi ziyaret gerçekleştirdik. Ziyaretimizde Malatya'ya dair kimin ne gibi bir gündemi olduğuyla ilgili dikkat kesildik. İşte ziyaretlerimizdeki gündem maddeleri:
1- Gümrük ve Ticaret Bakanımız Bülent Tüfenkçi'nin gündemin de; Malatya'ya yapılacak yatırımlar ve Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM)'nin Suriye'lilerden alacaklarının tahsili vardı. Bir kaç gün önce, TÖTM'nin "2 buçuk milyonluk "alacağı tahsil edilmişti. Bu da TÖTM'ye nefes aldırmıştı. Konuya şahsi yorumum, “Saygıdeğer bakanımızın Bakan Tüfenkçi'nin rakamı 10 milyona tamamlama gayretinde” şeklindeydi.
2- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekilimiz sayın Öznur Çalık ile yaptığımız görüşmede ise ana konu Malatya Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Çakır'la ilgiliydi. Sayın Çalık'a göre “Büyükşehir çalışıyor”
3- HSK üyesi Hamit Kocabey ile yaptığımız görüşmemizde ise gündem Yeni Malatyaspor'du. Çıkan sonuç: “Sayın Kocabey, Yeni Malatyaspor ile yakından ilgili”
4- Ankara'ya gelmişken ve özellikle HSK ziyaret edilmişken HSK Teftiş Kurulu Başkanı Yunus Nadi Kolukısa'yı ziyaret etmemek olmazdı. Sayın Kolukısa ile görüşmemizin ana maddesi FETÖ'yle mücadeleydi. Çıkan sonuç: “FETÖ'yle mücadele, hukukun yanı sıra hayatın her alanında olmalı”
5- HSK Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Levent Barış Tüfenkci, bir başka ziyaret ettiğimiz bürokratımızdı. Kendisiyle FETÖ'yle mücadelede Diyanetin hassasiyeti ve yoğunluğunu konuştuk.
ÇOK ŞÜKÜR FETÖCÜ DEĞİL!..
Malatya'da esnafın yanına yaşlı bir çift gelir. Cezaevindeki oğulları için alışveriş yapmaktadırlar. Esnaf, iki yaşlıya hayırsız oğullarından dolayı acıyıp soramadan edemez:
-Hayırdır bey amca, oğlun neden cezaevinde?
Yaşlı adam mutlu bir şekilde cevap verir:
-Çok şükür evladım FETÖ'den değil uyuşturucudan içeride...
Bir zaman devlet imkanlarını illegal yollarla kullanıp hormonlu bir şekilde büyüyen ve parmakla gösterilen FETÖ'cülerin toplum nezdinde düştüğü durumu görüyor musunuz?
Allah bu “din” düşmanlarını daha da beter etsin.
KUYRUK YAĞI VE İÇ YAĞI...
Ankara'da dostlar meclisinde iken konu yemek içinde kullanılan iç yağına geldi. Ben de Tevrat'tan bir anekdot aktardım. Tevratın hükmüne göre Cenab-ı Hakk iç yağını Yahudilere haram kılmış. Yahudiler de bu sebeple tüm insanları bu nimetten mahrum bırakmak adına iç yağı ve kuyruk yağı hakkında “zararlı” diyerek çeşitli hikayeler(!) uydurmaya başlamış. Aslında bu besinin zararlı olmadığını söyledim. Meğer söylediğim kişi de "profesörmüş". Profesör arkadaş benimle aynı kanaatte olmadığını vurgulayarak iç yağı ve kuyruk yağının fazla tüketilmesi halinde zararlı olacağını söyledi. “İyi de her şeyin fazlası zarardır. Helal dairesindeki ürünlerin kıvamında tüketilmesi faydalıdır.” sözleriyle cevap verdim.
Selam ve dua ile...