Un Helvası
09 Ekim 2023, Pazartesi 14:56Hiç un helvası yediniz mi? Tabi ki yemişsinizdir
Peki ama tadı damağınızdan 60 yıldır hiç gitmeyen bir un helvası yediniz mi?
Tabi ki yememişsinizdir.
Ama ben yedim. Nasıl mı?
Anlatayım.
Rahmetli babam Nusret Gülşen Malatya' da bacası tüten 3 fabrikadan biri olan Sümerbank fabrikasında çalışıyordu. Beş kardeştik. Annem öldüğünde en büyüğümüz olan Nihat abim 8 yaşında, en küçüğümüz Murat, henüz kundakta bir bebekti.
Acıların en dayanılmazını eşinin vakitsiz ölümüyle yaşamıştı babam. Öksüz kalmıştık beş kardeş! Sevgiden, anne şefkatinden, bakımdan yoksun nasıl büyüyecekti bunca çocuk? Dayanılması zor bir durumdu. Babamın, gençliğinde güreş yapması, Tecde güreş takımının yenilmez bir pehlivanı olması, cüssesi gibi sağlam bir direnme gücünün, azminin olması, onun yaşam mücadelesindeki direncini de artırıyordu ama geçen her çaresiz gün, için için bir kurt gibi kemiriyordu koca pehlivanı.
Tecde' den şehirdeki Sümerbank Fabrikasına yürüyerek gidip gelmesi onu yormuyordu, ama bu vakitsiz ölüm yaşamını alt üst etmiş, dizlerinin bağı çözülmüştü.
Beş çocukla kalmıştı yapayalnız. Bu çocuklara nasıl bakacaktı, kim bir kap yemek hazırlayacak, bakıp büyütecekti? “En iyisi tekrar evlen” dedi eş dost, hısım akraba.
Çok geçmeden şehre taşıdı evini Nusret Usta. Telli duvaklı bir gelin geldi 5 çocuklu eve. Çocukları sıraya dizdiler, “Haydi öpün bakalım ablanızın elini.” diyerek. Uzatılan kınalı eli öptüler minicik elleriyle tutarak…
Eve “abla” geldi. Çocukların karınları doyuyordu ama sevgiye, şefkate aç günler gelip geçiyor, geçen günlerle birlikte sorunlar da büyüyordu.
Yıllar geçtikçe kardeş sayıları da artmaya başladı. Bir, iki, üç, dört derken beş çocuk daha!
Tek işçi maaşıyla on çocuklu evi geçindirmek elbette zordu. Bu kadar boğaz aş ister, üst baş isterdi. Okul masrafları da cabası. Antepli sokağında oturduğu iki katlı kerpiç evin bahçesine ilave kerpiç odalar yaparak kiraya vermek biraz olsun bütçeye katkı sağlıyordu. Her yıl artan çocuk sayısı gibi oda sayısı ve kiracı sayısı da artıyordu. Kapıları bir avluya bakan beş kiracı! Ev değil sanki çıkmaz bir sokak!..
Fabrika, üç vardiya olarak çalışan işçilerine bir öğün yemek verirdi. Un helvası çıktığı zaman Nusret Usta’nın boğazından geçmez, yarım somunun içini boşaltıp helvasını doldurduğu gibi masadaki arkadaşlarının yemedikleri helvaları da alarak tıka basa doldurup eve getirirdi. Azar azar pay eder, çocukların ağzı tatlanırdı.
Helva tatlısını ilk kez fabrikanın verdiğiyle tatmıştım. Ne kadarda severdik. Yediğimiz gün bayram ederdik. Tadına doyum olmazdı.
Şimdi söyleyin bana; bu anı, bu tat, aradan 60 yıl geçse de unutulur mu?
Tadı damağınızda kalmaz mı?..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Ayşe Özen.
10-10-2023 09:08Ağlayarak, yüreğim sıkışarak, okudum. Hiçbir çocuk anasız, babasız kalmadın?