Üretiyorum o halde varım!
13 Nisan 2022, Çarşamba 00:50Son günlerde sebze, meyve fiyatlarındaki artışlar tüm kesimlerin tepkisine neden oluyor.
Bunun nedenleri hakkında, hükümet dahil her kesim farklı şeyler söylüyor.
Bu hafta, ben de gündemdeki bu konuya farklı bir bakış açısı getireyim istedim;
Ben olaya emperyalist ülkelerin tarımımızı bitirme projesi olarak bakmak istiyorum. (Bu hayvancılığımız için de geçerlidir ve de başarılı olmuştur)
Emperyalizm nedir? sorusunun cevabına baktığımızda karşımıza kısaca;
Bir devletin ya da ulusun, başka devletleri siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması tanımı çıkmaktadır. Ayrıca Fransızca “impérialisme” sözcüğünden gelen emperyalizm, vahşi kapitalizmin en üst aşaması olarak da ifade edilmektedir. Temel ilkesi sömürüye ve rekabete dayalı olan bu sistem, aslında yüzyıllar boyunca sömürgecilik olarak kullanılmış ancak zamana bağlı olarak değişkenlik göstermiştir...
Emperyalizmin ne menem bir şey olduğunu anlattıktan sonra, buğday ve patatesle ilgili verileri sizinle paylaşayım...
Özellikle temel gıda maddeleri konusunda kendine yetebilen bir ülke olma ve emperyalist ülkelerin oyununa gelmeme yolunda adımlar atan o günkü yöneticiler, 1936 yılı ile 1940 yılları arasında ülkemizin en önemli temel gıda maddesi olan buğday için önemli bir karar alıp, “buğday koruma kanunu” nu çıkarmışlardır.
Buğday ekim alanları ve üretimindeki ilk önemli artış 1936-40 döneminde Buğday Koruma Kanunu nedeniyle olmuştur. Ekim alanındaki artışların yeniden hızlanması 1950`lerden sonra başlamış;
1951-55 döneminde 6 milyon hektar, 1961-65`döneminde 7.8 milyon hektar, 1976-80`döneminde 9.3 milyon hektara kadar ulaşmıştır.
Şimdi dikkatle okuyun lütfen;
Bütün bunlar olurken,
1960 yılındaki ülkemizin nüfusu 28 milyondu.
Bu tarihte nüfusun yüzde 30 luk kısmı yani 8.4 milyon kişi şehirlerde, geriye kalan yüzde 70 lik kısmı yani 19,6 milyon kişi ise kırsalda yaşamaktaydı.
TÜİK verilerine göre, 2018 yıl sonu itibariyle ülkemizin nüfusu 82 milyon olmuş. Türkiye nüfusunun yüzde 93 ü, yani yaklaşık 77 milyon kişisi şehirlerde, yüzde 7 lik yani yaklaşık 5 milyon kişisi de kırsalda yaşıyormuş.
Ve doğal sonuç olarak da yıllar önce 9.3 milyon hektar olan buğday ekim alanı maalesef 2018 yılı itibariyle 7.6 milyon hektara düşmüş.
Yani nüfusumuz yüzde ikiyüz artarken üretim alanı ve buna bağlı olarak da üretim artacağına düşüş göstermiş.
Patatese gelecek olursak;
Ülkemizin 1960 yılındaki patates üretimi 1.400.000 (Ton) olarak gerçekleşmiştir. Yine aynı yılki patates tüketimi ise 1.018.783 (Ton) olarak gerçekleşmiştir.
Yani özetle 1.400.000 ton patates üretmiş, bunun 1.018.000 tonunu ülkemizde tüketmişiz. Geriye kalan 382.000 ton patates fazlasını da diğer ülkelere ihraç etmiş ve ülkemize döviz kazandırmışız.
2018 yılını mı soruyorsunuz?
Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.
“Ne kadar ekmek o kadar köfte” diye amiyane bir tabir vardır ya veya “bu kantar bu sikleti çekmez” diye.
Almadan vermek Allah’a mahsustur beyler!
Üretmeden tüketmek olmaz...
Üretmeyen ülkeler, üreten ülkelerin kölesi olur unutmayalım...
Nüfusunun, yüzde yedisi kırsalda yaşayan yani yüzde yedisi üreten, yüzde 93 ü tüketen, üretim ve ekim alanları her geçen gün azalan bir ülkeden farklı bir sonuç beklemek hayal olur.
Hamasete hiç gerek yok, kimse de kusura bakmasın ama bizi emperyalizmin kucağına tam olarak oturtmuşlar haberiniz olsun.
Artık, fiyatlar niye yüksek diye sormazsınız herhalde...
Ha ...az kalsın unutuyordum; biz, bir dönem kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biriydik...
Selam olsun Malatya’mın üreten insanlarına...