VALİ BEY’İN DOĞRUSU VE YANLIŞI!..
03 Mayıs 2021, Pazartesi 08:01
-Malatya Valisi Aydın Baruş'u neden “taktir” ettim?
-Malatya Valisi Aydın Baruş, hangi sorunu “gündemine” almıyor?
-“Tam Kapanma Genelgesi”hükumeti neden “zora” sokar?
-Avrupa'ya iltica etmek isteyenler, geçmişte hangi “yolları” denediler?
-Yeşilyurt Belediyesine neden “kumpas” düzenleniyor?
-Meşhur olmak isteyen “ahmaklar” ne yapar?
-Veli Ağbaba'nın son günlerde çıkarttığı “gürültü”, duygusal mı?
-Haftanın “karikatüründe” kim var?
Test usulü diye bildiğimiz veya daha doğru bir ifadeyle, çoktan seçmeli sınav usulünün değerlendirmesinde “3 yanlış 1 doğruyu götürür” ya da “4 yanlış 1 doğruyu götürür” uygulaması yapılır. Ama "Kaç doğru kaç yanlışı götürür?" ün cevabı yoktur.
Bazen “1 yanlış bütün doğruları götürür” hatta “Hayatınızı bile bitirebilir” diyebiliriz. Yani sözün özü “1 doğrunun gücü nedir?” bilemeyiz.
Bu örneği vermemin sebebine gelecek olursak; Ramazan-ı Şerif ayının manevi ikliminde, bazı insanların, hayır-hasenatına acizane aracılık ettiğimiz oluyor. Hemen her yıl yardım gönderdiğimiz engelli bir ailemiz var. Bu sene de gıda kolisi veya alışveriş çeki yollamak için kendilerini aradım. Evin hanımı "Abi, Vali Bey bizim evi ziyaret etti. Gıda kolisi getirdiler. Üstelik oğlana da tablet hediye ettiler!" dedi.
Gündemi yakından takip eden biri olarak, bu haberi nasıl kaçırdığımı merak ederek, internette bir araştırma yaptım. Vali beyin yaptığı yardımlarla ilgili tek satır bulamadım. Oldum olası teşvik ediciliği haricinde, yardım işlerinin reklam malzemesi yapılmasına tepkiliyimdir. İnanın, devletimin Valisi sayın Aydın Baruş'un bu hareketini takdirle karşıladım. İnşallah bu hareket, elinde yardım kolisiyle fotoğraf çektirme sevdasındaki siyasilere de örnek olur.
Şimdi Vali Bey'in yaptığı “1 doğru” takdirlik olsa da “1 yanlışı” o doğruyu da götürdü maalesef. Vali Bey'in o “1 yanlışı” da Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'ndaki ihale usulsüzlüğü/yolsuzluğu için halen açıklama yapmamış olmasıydı…
GENELGE, BÜYÜK SİNEKLERİ ETKİLEMİYOR...
“Bugünkü kanunlar büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı örümcek ağı gibidir”
Asırlar önce, Honore de Balzac söylemiş bu sözü. O günün şartlarında edilen bu sözün, bugünkülere de uyuyor olması hayli ilginç.
İçişleri Bakanlığı'nın “Tam Kapanma Genelgesi”ni okuyan herkes, yukarıdaki Balzac sözüne hak veriyor.
Zira; kırtasiyeci, züccaciyeci, pazarcı, beyaz eşya satan vs. gibi bütün esnaf kapalı durumda. Lakin onlarla aynı şeyleri satan; süper, hiper ve zincir marketler açık durumda.
*
Çocuğunuzu gezdirmek için dışarı çıkmanız yasak, kedi ve köpek gezdirmek serbest.
*
Site bahçesine inmek yasak, 5 yıldızlı otelde her türlü faaliyet serbest.
*
Yabancılara kum-deniz ve güneş serbest, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına yasak.
*
İnşaat faaliyetlerini yapmak serbest, inşaat malzemesi satmak yasak.
*
Çiftlik ve tarım işi yapmak serbest, yanına işçi alıp bu işleri yaptırmak yasak.
Daha bir sürü çarpıklığın bulunduğu bu genelge, tam da Balzac'ın dediği gibi "Büyük sineklere" dokunmuyor. Küçük sineklerin işi ise zora sokuluyor.
Geçmişte, bu tür çarpık işlerin ceremesini iktidarlar çekmiştir. Gelecekte de akıbet aynı olacaktır.
Benden söylemesi...
“KUMPAS”IN FARKINA VARIN!..
Refah ve varlık içinde yaşanan ülkelere göç etme sevdası, hemen her toplumda vardır. Özbekistan, Pakistan, Afganistan, İran,Suriye, Irak, Fas, Moldova ve Ukrayna gibi ülkelerden, memleketimize gelip yerleşen yüzlerce insan var. Bu insanlar ülkemize gelip yerleşmenin çeşitli yollarını buluyorlar. Ülkemize yerleşme ve çalışma izni almanın en bilinen yolu ise, vatandaşlarımızdan biriyle evlenmek olarak görülür. Aynı şekilde ülkemizden daha iyi şartlara sahip (!) ülkelere gitmek için de aynı yolu, yakın zamana kadar bizim vatandaşlarımız kullanıyordu. Çünkü artık o yol tamamen kapanmış durumda.
Şöyle ki;
-Almanya'da bir kadının Türkiye'deki bir köyün tamamıyla evlenip- boşanmış olduğu görülünce, Almanlar bu işi daha sıkı tutmaya başladılar.
-Bu yol, deşifre olunca, sanat, spor müsabakaları ya da iş görüşme kılıfı kullanılmaya başlandı.
-Sözün burasında bir başka örnek vermek istiyorum; Almanya'da eşcinsel evlilik yasal hale gelince, Almanya yolunu tutan pala bıyıklı amcaları da gördük.
Sonuç olarak Avrupa sevdasıyla yanıp tutuşan insanlar, bir şekilde Avrupa'ya ulaşmanın yollarını arayıp buluyorlardı. Ülkemizdeki Avrupa'ya gitme sevdalılarının son icraatı ise “Gri pasaport” oldu.
Ülkemizin yaklaşık 60 tane belediyesinde yaşanan ama ne hikmetse sadece Malatyamızın Yeşilyurt İlçesi'yle özdeşleştirilmeye çalışılan “Gri pasaport” meselesini, dün akşam saatlerine kadar yeniden gündeme getirmek istemiyordum. Lakin “Gri pasaport skandalı”nı diline dolayarak Yeşilyurt Belediyesine saldırıların devam ettiğini görerek, birkaç kelam etmek istedim.
Yaklaşık 60 belediyeyi içine alan bu skandalla ilgili olarak son sözümü söylemek istiyorum: İcraatları ve millete yaptığı hizmetleriyle ön plana çıkan Yeşilyurt Belediyesi'ne bir kumpas kurulmuş. Bu kumpasın farkında olalım lütfen.
ALLAH ADAMI ŞAŞIRTMASIN!
Siyasi ihtirastan, maddi menfaat endişesinden ya da kişisel ilişkilerinden dolayı küçülen ve yok olma derecesine gelen insanları görünce, vatanım ve milletim adına çok üzülüyorum. Bir insan nasıl olur da, böyle bir hatayı göz göre göre yapabilir? Nasıl olur da Allah'ın haram kıldığı (Yasakladığı) bir şeyi yasaklayanları “Allah'a havale” ediyor. Bir türlü aklım havsalam almıyor.
Bu durum bana meşhur (!) olmak isteyen bir ahmağın, Ayasofya gibi mübarek bir camide, herkesin ibadetle meşgul olduğu bir hengâmda, nazarları kendisine çekmek için, fuhşiyata yönelik şarkılar söyleyip, cami cemaatinin nefretini kazanmasını hatırlatıyor. Hatta buna benzer bir misal, bazı motosiklet sürücüleri, dikkat çekmek için egzozlarını deldirirler. Motosikleti sürdüklerinde öyle gürültü çıkarırlar ki, etraftaki herkes o sesten rahatsız olur. Bu durum ise sürücüyü hiç rahatsız etmez. Sahiplerinin kulağının çınlaması ise, onlara gayet, normal gelir.
Sözün burasında, ülkemizin Doğusunda sıkça kullanılan Kürtçe bir sözü hatırladım. Hatta bazı İslam alimlerinin kitaplarında da, bu söze denk gelmişliğim vardır. Benzer bir sözü, Malatya'da da duymuşluğum vakidir. Derler ki;
“Hüdameru şaş dike, kaş neke. Kaş dike, fahşneke. Fahş dike, purşneke. Purş dike, perişan neke. Perişan dike, müşevveş sergerdanneke.”
Yani:"Allah, adamı şaşırtırsa, süründürmesin. Süründürürse, fahşetmesin. Fahşederse, dilenci vaziyetine getirmesin. Dilenci vaziyetine getirirse perişan etmesin. Perişan ederse, başıboş sergerdan etmesin.”
AĞBABA'IN “DUYGUSAL”LIĞI!..
Bundan yıllar önce bir reklam filmi izlemiştik. Reklamdaki oyuncu elleriyle para işaretini yapıyor ve “Tamamen duygusal” şeklinde bir söz sarf ediyordu. İşte o söz halk tarafından o kadar benimsendi ki, parayla ilgili hemen her konuşmada milletimiz elleriyle aynı hareketi yaparak “Tamamen duygusal” sözünü eder oldu.
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın son haftalardaki söylemlerine bakınca, bir anda elimle aynı hareketi yapıp “Tamamen duygusal” diyesim geliyor. Maalesef, Malatyamızın milletvekili Veli Ağbaba'nın çıkışları bana hep o anı hatırlatıyor.
Hatırlanacağı üzere, Veli Ağbaba'nın “Neden benim firmamdan almıyorsunuz” dercesine yaptığı açıklamayı aktarmıştım sizlere. Yeşilyurt Belediyesi'nden ihale alan yüklenici firmanın satın aldığı malı, Yeşilyurt Belediyesi satın almış gibi göstermesi ve kendi firmasını işaret etmesini anlatmıştım.
Birkaç gündür sosyal medyada dolaşımda olan, meclis kürsüsünden "Alkol yasağını getirenleri Allah'a havale ediyorum!" şeklinde sözlerini ihtiva eden bir videosu var sayın vekilimizin. Aslında Mayıs 2013'te söylemişti bu sözleri. O zamanlar da sayın vekilimiz bol bol tiye alınmıştı.
Şimdi bu meseli niye anlattığıma gelelim; Malum olduğu üzere, 2012 yılından beri CHP İl Başkanlığı görevini “Veli Ağbaba'nın gölgesi” diye tabir edilen Enver Kiraz yürütmekte. Enver Kiraz'ın Malatya'da bilinen işi ise,Tekel ürünleri satılan Kiraz İçecek Shop'tur. Halk arasındaki tabirle “Tekel bayii” işletir Enver Kiraz. Veli Ağbaba'nın 2013'teki “"Alkol yasağını getirenleri Allah'a havale ediyorum!" sözü de acaba “Tamamen duygusal” bir yaklaşımın ürünü müydü?
İhale usulsüzlükleri, deprem mağduriyetleri ve koronavirüs salgını mağduriyetleri gibi konular varken, sayın Ağbaba'nın çıkıp, kendi firmasından alınmayan ürünün lafını etmesi veya Malatya'nın gerçek sorunlarını “Es geçerek” gölgesi olarak tabir edilen Enver Kiraz'ın sorununa (!) dikkat çekmesi biraz “Duygusallık” içeriyor gibi.
Selam ve dua ile
Fiemanillah