Yazdım. Yine yazıyorum!..
01 Eylül 2021, Çarşamba 10:01Okumaya vaktin yoksa, sesi aç.
-Taşhoron Kilisesi hakkında sual edenlere ne cevap vermek gerekiyor?
-Çınar’ı yalnız bırakanları gördünüz mü?
-Usta siyasetçi bu kez hangi konularla gündem oldu?
-Öznur Çalık neleri yapmadı?
-Özhaseki’nin Malatya ziyaretinin şifreleri nelerdi?
-Reis Malatya’daki hangi işi sıkı tutuyor?
-“Tek kişilik Taliban karargâhı” nasıl olur?
-Haftanın kulis bilgileri
-Haftanın karikatüründe kimler var?
Aşağıdaki konuyla ilgili defalarca haber ve yorum yazmış bir gazeteciyim. Fikrimin ve zikrimin net olduğu bu konuyla ilgili anlaşılmayan veya anlaşılmak istenmeyen görüşlerimi tekraren yazıyorum: Bilindiği gibi Taşhoron Kilisesi açıldı. Bana bu konu hakkında sual edenlere, şu cevabı veriyorum: İmam-ı Şafi hazretlerine bir soru sormuşlar, cevap vermekte gecikmiş.
-Niçin susuyorsunuz? demişler.
Şöyle cevap vermiş:
-Susmak mı hayırlı, yoksa konuşmak mı? Onu düşünüyorum.
Yıllar önce kiliseler hakkında, ilmi bazı nakiller yapmıştım. Âlimlerin bu konu hakkındaki beyanları özetle şu şekildedir:
1-Hanefîler, Şâfiíler, Hanbelîler ve bazı Mâlikîler hükm etmişler ki: Ehl-i zimmeye (vergi vermek şartıyla, İslam devleti içerisinde yaşayan gayr-i Müslim vatandaş), kiliseleri tamir etmek hususunda mâni olunmaz.
2-Şâfiílerden bazıları demişler ki: Sâdece iç kısmının tamirine müsaade edilir, dış kısmına müsaade edilmez.
3- Mâlikîlerin mutemed olan kavline göre; zorla feth edilen yerlerde bulunan kiliselerin tamirine müsaade edilmez.
4- Mâlikîlerin bazılarına göre ise; sulhen feth edilen yerlerde bulunan kiliselerin tamirine de müsaade edilmez.
ÇINAR’I YALNIZ BIRAKANLARI GÖRDÜNÜZ MÜ?
1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı’nda, can kaygısına düşen Şair Nedim:
-“Benim kaderim kaf (ka) ile değil, kef (ke) ile yazılmış.” dermiş.
Yani: Arapçada “kaf”, “kef” olunca; “kader” ise “keder” oluyor.
Bu küçük anekdottan sonra konumuza başlayalım: Yeşilyurt Belediye Başkanı Sayın Mehmet Çınar’ın çalışmalarını hemen her vesileyle aktarmaya çalışan bir kardeşinizim. Artılarını ve eksiklerini tek tek yazma cesaretimden dolayı eleştirilere de maruz kaldığım oluyor. Malum olduğu üzere birkaç ay evvel bir “Gri Pasaport Skandalı” patlak vermişti. Sanki bu skandal sadece Yeşilyurt Belediyesi’nde gerçekleşmiş gibi bir algı oluşturulduğuna şahitlik ettik. Hâlbuki bu skandal, Türkiye’nin tamamındaki irili ufaklı 65 belediyede yaşanmıştı.
Bu skandalla ilgili her şey yazılıp çizildi. Yazılıp çizilmeyen ve eksik kalan şey ise, Mehmet Çınar’ı bu süreçte yalnız bırakanlar veya destek çıkanlarla ilgili olanlardı.
Eminim Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar da, Şair Nedim’in sözlerine benzer sözler ediyordur. Sebebi ise, solak medyanın ha bire gündeme getirme gayretinde olduğu, “Gri Pasaport Skandalı” değil, bilakis Malatya özelinde partisinin kendisine sahip çıkmaması ve vefasızlığı…
Bu olay ülkemizde 65 yerde olduğu halde, sanki sadece Yeşilyurt Belediyesi’nde olmuş gibi algı oluşturmaya çalışanlara karşı, İl Başkanı İhsan Koca kendi belediye başkanına sahip çıkmıyor. İlçe başkanı Muhammet Yalçınkaya, saklanacak delik arıyor. Bülent Tüfenkci ve Öznur Çalık ise sadece seyretmekle yetiniyor.
Bu konuda “Olayın sadece Yeşilyurt Belediyesi’ne indirgenmesi, Yeşilyurt Belediyesi’nin Türkiye’nin gündemine yansıtılmasını çok şık ve doğru bulmuyoruz” diyerek, kendilerine yakışır ve yaraşır bir şekilde duruş sergileyen Ahmet Çakır ve Hakan Kahtalı’yı da ayrıca tebrik etmesek ayıp olur…
Mamafih, Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar, bu aralar da yaptığı bir ihale ile gündeme geliyor. Haber yapanların derdinin meyve veren ağacı taşlamak olduğu gün gibi ortada. Türkiye'de neredeyse bütün belediyelerin yaptığı, hatta bazılarının onlarca trilyon lira harcadığı basın/yayın masrafları için yapılan bir ihaleyi, "imaj düzeltmek" olarak yorumlamak, aşırı zorlamadan başka birşey değil. Haberi yazanlar bile okuduktan sonra gayri ihtiyari gülmüşlerdir. Herkes biliyor ki Başkan Çınar, yüzlerce trilyonluk yatırım yapan bir insan. Belki de Türkiye'de en fazla sabit yatırım yapan belediye Yeşilyurt Belediyesidir. Yapmış olduğu müze, kültür merkezi, cadde, sokak, konak vs. bunları İlçe turizmine kazandırmak ve buralara yerli/yabancı turist çekmek için tanıtım şarttır. Yeşilyurt gelişecekse sadece sabit yatırım ile gelişmez. Yapılan iş bundan ibaret ve bunu bütün belediyeler yapıyorken, sadece Yeşilyurt Belediyesinin gündeme getirilmesi, işin içinde başka bir sebebin olduğunu açık açık gösteriyor. Başkan Çınar, çok meyve veren bir ağaç ve çok taşlanması bundan diye düşünüyorum. Akranı Belediye Başkanlarının sabit yatırım gibi bir dertleri yok, ancak gezmeyi biliyorlar. Hal böyle olunca iş yapmayanın eleştirilecek bir yanı da bulunmuyor. Bunu anlamak için siyaset uzmanı olmaya gerek yok.
KÖR TARAFLARINA DENK GELMİŞ!..
Yazarlarımızdan Fikret Özcanlı anlatıyor:
Bir gün Malatya’da, can-ciğer olduğumuz bir arkadaşıma denk geldim. Lakin o beni görmemezlikten geldi. Ben de oralı olmadım.
Ertesi gün, tekrar denk gelince:
-Ooo Fikret, nasılsın iyi misin? diyerek gayet samimi bir yaklaşımla halimi, hatırımı sordu.
Ben de:
-İyi de arkadaşım, dün beni gördüğün halde, neden yüzünü çevirdin? şeklinde haklı bir sitemde bulundum.
Arkadaşım ise cevaben
-Vallahi Fikret kör tarafıma denk gelmişsin! dedi.
Arkadaşım haklıydı, çünkü bir gözünde, “protez” vardı.
Bu hikayeyi burada paylaşmamın nedeni, her insanın kör bir noktasının olmasıdır. Kişi hayatının normal seyrinde aktığını zanneder. Halbuki kendisinde görmediği sızıntı ve kaçaklar, telafisi mümkün olmayan zararlar doğurabilir. Onun için hayata profesyonel bakanlar, profesyonel danışmanlık hizmeti alarak; bir nevi kendilerini Check-Up yaptırmış olurlar. Böylelikle günlük hayatlarında yaptıkları hataları, minimal seviyeye indirirler.
Bunu burada yazmamdaki sebebe gelecek olursak; Öznur Çalık gibi usta bir siyasetçinin, ülke gündemine “basit sebeplerle” geliyor olmasıdır. Ülke gündeminde olumsuz bir şekilde anılan Öznur Çalık’ın yaşadığı sorunların kaynağı olarak müşavirlerini görüyorum. Müşavirlerini “nitelikli” isimlerden seçmediğine inandığım Öznur Çalık’a acizane bir tavsiyem olacak; kendisine acilen SWOT analizi yaptırıp, güçlü ve zayıf yönlerini tespit etmesi gerekir. Yoksa giydiği 12 bin liralık “Balenciaga” marka ayakkabı da, taktığı 665 dolarlık “Hermes” marka kemer de gündem olur.
NOT: Dostane bir tavsiye; Siyasetçi, içtiği suya bile dikkat etmelidir.
ÇALIK, NELERİ YAPMADI?
CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi gibi rezidanslarıyla gündem olmadı. Ayrıca eşi İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı olan işe Battal İlgezdi’nin nüfuzunu kullanarak, kuaförünün ruhsatını da iptal ettirmedi.
HDP’li Sebahat Tuncel gibi, Emniyet amirine tokat atmadı!
AK Parti Mersin milletvekili Zeynep Gül Yılmaz gibi, polise hakaret etmedi!
Ayrıca, Öznur Çalık, varlıklı bir ailenin ferdi. Ayakkabısı, giysisi veya evi ya da arabası kimi ne kadar ilgilendirir? Kaldı ki yeni vekil de olmamış.
Siyaset kala kala Öznur Çalık’ın ayakkabısına kadar mı düştü?
ÖZHASEKİ’NİN ZİYARETİNİN ŞİFRELERİ!..
Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan konularından biri de Ak Parti Yerel Yönetimler Başkanı Mehmet Özhaseki ve ekibinin Malatya ziyaretiydi. Aslında ziyaretten öte denetimdi. Özhaseki uzunca bir süre Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapması sebebiyle, yerel yönetimleri iyi bilen birisi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özhaseki’yi bu sebeple uzunca bir süredir, Yerel Yönetimler Başkanı olarak görevlendiriyor. Ekibinin çoğu da yerel yönetimler konusunda tecrübeli ve uzman kişiler. Bir anda bu kadar kalabalık bir ekibin Malatya’ya ziyaretçi gibi geldiklerini söylemek abesle iştigal olur. Özhaseki gelmeden birkaç gün önce ekibinden bazılarının, tebdili kıyafet halkın nabzını tuttukları söylendi. Doğruluğunu da teyit ettiğimi belirtmek isterim. Ak Parti 5-6 ay sonra üst üste 2 seçim için çalışma startı verecek. Her iki seçim içinde yerel yönetimlerin hizmetleri oldukça önemli. Görünen o ki, genel merkez işi sıkı tutuyor. Belediye başkanlarına bu konuda pek rahat verilmeyecek gibi.
REİS, İŞİ SIKI TUTUYOR
Malatya’daki toplantının içeriğine dair resmi bir açıklama yapılmadı. Lakin içeriden aldığım kulis bilgilerine göre, Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan'ın iki saatten fazla brifing verdiği yönünde. İlçe belediyelerinin ise brifingden ziyade fikir teatisi şeklinde bir toplantı yaptıkları ve bazılarının sıkıntılarını dile getirdiğini öğrendim.
Hülasa, Cumhurbaşkanı ve Ak Parti için önümüzdeki 30 ay içerisinde 2 tane çok önemli seçim var. Adeta "olmak ya da olmamak" şeklinde geçecek olan bu seçimler oldukça önemli. Bu sebeple Reis işi sıkı tutuyor diyebiliriz. Tutması da gerekiyor. Bu süreçte; hizmet üreten, halka hitap eden, gençleri önceleyen ve sosyal çalışmaları aksatmayan belediye başkanları kârlı çıkacaktır. Diğerlerinin işi oldukça zor!
“TEK KİŞİLİK TALİBAN KARARGÂHI” NASIL OLUR?
"Meyve veren ağaç taşlanır" demiş atalarımız. Fakat bazı olaylar var ki, insan kendi kendine el-insaf demeden edemiyor. Geçtiğimiz hafta İnönü Üniversitesi çok basit, alakasız bir konu ile gündeme geldi. Bir Taliban üyesinin İnönü Üniversitesine kabulü çok büyük bir sorun gibi lanse edildi. Sanki kişinin kimliğinde Taliban üyesi yazılıymış, sanki üniversite yetkilileri kişinin Taliban üyesi olduğunu bile bile ona kayıt hakkı vermişler gibi, beyin yakan haberler yapıldı. Bu ülkede üniversitelere kabulün nasıl yapıldığı kanunla düzenlenmiştir. Kayıt hakkı kazanan bir insanın okumasına engel bir terör örgütü üyeliği var ise, üniversitenin bunu bilmesi mümkün değildir. Bunu tespit edecek olan devletin istihbarat örgütleridir. Afganistan'da sınava giren bir kişinin Taliban üyeliğini üniversitenin bilmesi gerekiyormuş gibi üniversite yönetimine saldıranların amacı açık açık bellidir. Ülkede binlerce PKK, DHKPC ve FETÖ üyesi öğrenci olarak okurken sesi çıkmayanların, Taliban üyesi olup olmadığı bilinmeyen bir kişiye sadece kayıt hakkı veren İnönü Üniversitesini eleştiri yağmuruna tutmaları abesle iştigaldir.
Geçtiğimiz günlerde, Mehmet Akif Ersoy isimli bir gazeteci, Afganistan’da Türkçe bilen bir Taliban mensubunun kendisine gelerek, İnönü Üniversitesi’ne kabul edildiğiyle ilgili bir belge gösterdiğini iddia etti. Bir anda ortalık toz duman oldu. “Vay efendim Taliban İnönü Üniversitesi’ni ele geçirmiş. Böyle bir şey nasıl olurmuş. Taliban, Türkiye’de üslenmeye başlamış. İnönü Üniversitesi Taliban’ın karargâhı olmuş. Üniversite yönetimi uyuyor muymuş” tarzında haberler ve tepkiler gördük. İyi de arkadaşım; Kim bu Taliban üyesi? Nasıl oluyor da bu televizyon kanalını veya temsilcisini buluyor? “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” misali birinden yola çıkarak, İnönü Üniversitesi’ni ve yönetimini karalamaya çalışıyorlar. Hadi diyelim ki; bu “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” gerçekten var olan biri. Bunda İnönü Üniversitesi yönetiminin nasıl bir ihmali veya suiistimali bulunabilir? Hadi onu da geçtik; tek kişilik terör örgütü karargâhı nasıl oluyor? Hiç mi merak edip, Türkiye Cumhuriyeti’nde öğrenim gören yabancı öğrenci sayısına bakmazsınız? Şu anda Türkiye’de tamı tamamına 7 bin 500 yabancı uyruklu misafir öğrenci bulunuyor. Bunların 6 bin 500’ü erkek, bin tanesi ise bayan. Ayrıca tamamı kendi harçlarını yatırarak gelen öğrenciler. İnönü Üniversitesi’ni “Taliban’ın karargâhı” şeklinde bir algı oluşturmak, memleketimize ihanetle eşdeğer bir harekettir.
SON SÖZ OLARAK; Arkadaşlarımız, Mehmet Akif Ersoy ile bu konuyu görüştü. Ersoy, olayın tamamen yanlış anlaşıldığını ifade etse de, iş işten geçmiş oldu.
Selam ve dua ile
Fi emanillah