Yegâne-i Çare: İttihâd-ı İslâm!
20 Ekim 2023, Cuma 15:36Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
Hamd; âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Sonsuz sâlât ve selâm; O’nun sevgili Rasûl'üne, kutlu ehli beytine ve kıyamete dek Hakk davasını sürdürenlerin üzerine olsun.
Mü'minlere kılınan; “emr-i bi'l-mâ'ruf, nehy-i ani'l münker” yani iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak her “Müslümanım elhamdülillah” diyene farzdır.
Bu da hakîki müslümanlığın, kardeşliğin, sarsılmaz birliğin esasatıdır.
Müslümanlar arasındaki bugünkü ayrımın sebebi; tevhîdde bir olamamak, Allah'ın varlığını ve birliğini kalben tasdîk edememek, hakîkâtleri kalbe nakşedememek, Hâkim-i Mutlâk'ın hakimiyeti altına girememek ve ne acıdır ki hakîkî mânâda O'nu ilâh edinememektir.
Rab olarak kabul edilmiş olsa da, Cenâb-ı Hakk'ın rubûbiyetini, ulûhiyetini, mabûdiyetini kendi üzerinde, fiiliyâtında; mahfiyetle, acziyetle, fakriyetle, mahkûmiyetle, tam bir teslimiyet ve gerçek samimiyetle gösterememektir.
O hâkimiyet altına giremeyince, O'nu ilâh edinemeyince de, alâ külli hâl, başka hâkimiyetler altına girilmekte ve kendi gibi acizler ya da aciz şeyler ilâh edinilmektedir.
Müslüman görüntüsü altında olup, özünde müslüman olamayanlar gibi. Apaçık olan sonsuzlarca ispatları tasdîk etmekte bir olamayanların, hakîkî imânı reddederek, o en küçük mevzularda dahi darmadağın, paramparça olması gibi.
Çünkü Rabbimizin istediği müslümanlık, samîmi bir tasdîk gerektirir.
Öyle buyuruyor; "Ey imân edenler! İslâm'a tamamen, tam anlamıyla, her şeyinizle giriniz!"
(Bakara/2, 208)
Bu şekilde samimiyet olmazsa elbette ki fıtrat bozulur, birlik dağılır, gönül hissetmez, gözler körleşir ve kulaklar duymaz olur.
Dolayısıyla müslümanın inanmayanı yoktur; müslüman ve inanmayan vardır.
Müslüman imân ettiğini bilen, münafık ise neye inanmadığını bilmeyendir.
Hem öyledir ki, yeşil kabuklu karpuzun yarılmasıyla hakikatinin ortaya çıkması gibi onların da din görüntüsü altındaki kızıl münafıklıkları yüzlerine çarpılacak, hainlerin kahpece ihanetlerinin hesabı er geç acı bir şekilde görülecektir.
Çünkü içlerinde gizledikleri Allah düşmanlığını aşağılık bahanelerle ve alçakça iftiralarla ortaya koymaktadırlar. Kendilerini son derece duyarlı sanan bu zavallılara da şeytan kendi hedef ve planlarını kolayca yutturmaktadır. Böylelikle şeref görüntüsü altında şerefsizliği, doğruluk kisvesi altında sahtekarlığı, mertlik adı altında namertliğin ta kendisini yaşatmaktadır. Bunlarda kavramlar tam zıddı ile yer değiştirmekte olup karakter halinde vücut bulmaktadır.
Netice itibariyle gırtlaklarına kadar zulme, ihanete batmışlar; fakat yine de hel min mezid (daha yok mu?) demektedirler.
Daha yok mu; bulun, buldurun, ayakta değil ise yatağından alın, kucaktakini alın, yağmalayın, parçalayın, yeter ki birliklerini dağıtın… Bırakın nedamet hissini bir yüzleşme sorusu dahi zihinlerinden geçmemektedir.
Varacakları cehennem de tıpkı onların dünyada gerçek müminlerin önünü kesip yaptıkları zülmün getirisi olarak onlara diyecek:
“O gün cehenneme doldun mu? deriz. O da daha var mı? der.” (Kaf, 30.)
Nasıl ki nûr ile nûrlanan müslüman tüm âleme o nûru aksettirebiliyorsa; riyâda, küfürde olan da hem kendine zâlim, hem etrafına bu zâlimliği ve zulmü revâ gören habîs bir canlı olabilmektedir.
Bugün eşiğine geldiğimiz bu savaşlar, haksızlıklar, yıkımlar, ölümler, türlü vahşetler tam da bu zihniyetin eseridir.
İslâm’ın sinesine hançeri bu gibi şeytan piyonları saplamaktadır.
Zihnen, kalben uyuşturulmuş günümüz müslümanları da bunların değirmenine su taşımakta, cehalet levsiyyâtını misk-i amber diye yüzüne gözüne sürmekte, ihtilaf vadilerinden çıkıp ittifak kalesine nazar etmemekte, kendi aralarında haksızlığa karşı birleşememektedir. Çünkü içimizdeki akılsız ahmaklar, şeddeli kâfirden daha şedid münafıklık yapmaktadır.
Bu münafıklıkları yapanlar sadece müslümanların değil bütün insanların nefretini kazanmakta ve sonrasında kendi korkunç akıbetlerini hazırlamaktadır. Kimsenin şüphesi olmasın ki; Allah’a savaş açanlar helâk olur. Allah’ın imhali vardır; ama ihmali asla yoktur…
Cihad yaptıklarını zanneden bu zır cahiller, zulüm yaptıklarını göremeyecek böyle bir körlükte olup düşmanı tanıyamadıkları gibi kendilerine de güldürmekte pek mahirdirler.
Oysa ne dehşetli bir ikazdır:
“Dünyada kör olan, ahirette de kör olacaktır. Hatta yol bulmadaki şaşkınlığı dünyadan daha da beter olacaktır.”
(İsrâ, 72.)
Cihad adı altında adam öldürerek savaşta üstün gelinmez. Zulmederek Allah’ın rızası kazanılmaz. Zalimi kınamakla zafer elde edilmez. Bir müslümanın en büyük hedefi Allah’ın rızasını kazanmak. Bunun için de Allah’ı tanımak ve Allah’ı tanıtmak gerektir. O’nun şanlı, yüceler yücesi adını tüm âleme duyurmaktır. Sağda solda şuursuzca ezberlenmiş nutuklar atmak, caddelerde fütursuzca bayrak sallamak, basiretsizliği, ferasetsizliği, izansızlığı kendine vasıf edinmek asla değildir.
Nitekim, münafık tiranlarca, ittihad-ı İslâm’ı tesis etmeye çalışanların, ömrünü bu uğurda vakfedenlerin önünü haince kesmek, zalimlerle işbirliği yapmak; asıl anarşinin ve bozgunculuğun ta kendisidir.
Oysa ne diyordu âlemlerin Rabbi: “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın!”
(Âl-i İmrân 103.)
Parçalamaya odaklı zalimin karakteri; öldürmeye, dağıtmaya, yok etmeye programlanmıştır. Münafıkların, o ikiyüzlü alçakların ise; (sözümona kahramanlık naraları altında) onca olan biten zulmü sadece izlemeye ve kınamaya haricinde de zerre yol almamaya programlanmıştır.
Şu ironiye bakın ki; Âlem-i İslâm dehşetli bir zulüm çağı yaşarken, yaşlılar, kadınlar, bebekler, masumlar haksızca katledilirken, ‘Kahrol Siyonizm, kahrolun siyonistler’ gibi gırtlak kabadayılığından öteye geçmeyen hamasi tepkilerin bu sahipleri, yollarda, caddelerde bayrak sallamaktan, o zalimlerin plan programlarına uymaktan başka hiçbir şey yapmamaktadır.
Hem de yaşadığımız dünya üzerindeki bu vahşet, insanların birbirlerini boğazlaması, savaşların şiddeti, kan ve gözyaşının reçetesi açık ve net iken...
“Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, tali’siz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi ittihad-ı İslâm’dır!
Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır.”
(Bediüzzaman Said Nursî Hz.)
İmândır; kâinattaki rahmet vahası ve vesilesi.
Biz de tümüne haktır diyerek kelime-i şehâdeti zikreder; "Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Râsûluhû" der, sonsuzlarca tasdîk ederiz.
"Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine
kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever."
(Saff/61, 4)
Velhasıl Allah’a ilân-ı harb edenler, Allah’ın onları dümdüz edeceği günün şiddetinden tir tir titresin…
“Gelmesi muhakkak olan her şey; uzak da olsa yakındır.”
(İbn-i Mace)
Asrın Hanzala’ları bugün ümmete küskün, kırgın, üzgün.
O mazlum küskünlerin yüzüne hem dünyada hem ahirette bakabilmek duası ile…
Vesselâm.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Esin Halat
26-10-2023 18:19Yürekten alkışlıyorum.. Harika tespitler... Tebrik ederim, gurur duydum bir hemcinsiniz olarak!
Fuat Özmen
26-10-2023 17:30SubhanAllah! İmânın ve kalemin şeytan kudurtuyor kardeşim! Helal olsun sana! Cenab-ı Hakk bu yolda seni daim eylesin, istikametinde muzaffer kilsin. Amin amin amin
Fahrettin A. AKDAĞ
26-10-2023 16:55Allah senden sonsuzlarca razı olsun kızım.. Dilerim Rabbimden bu yüreğin sahibi sana, şu yeryüzde ne kadar kibir fucur ehli varsa tez zamanda ayaklarınin dibi olsun yerleri. Her harfine katılmakla birlikte alnindan opuyoruz seni! MaşaAllah barekAllah. Esenlikle, duayla, selâmla kızım.
Ayşe Öztemel
26-10-2023 16:32Dosdoğru kaleminizin mürekkebini Rabbim ilelebet daim kilsin. MaşaALLAH aklınıza, gönlünüze.
Muammer Karadeniz
26-10-2023 16:30Deniz hanım tek kelimeyle emeğinize yureginize saglik. Iftihar ettik.
Nazan B.
21-10-2023 16:22Harika! Eline emegine saglik.... Allah razi olsun sonsuz kere..
Gülşen Adali
21-10-2023 13:50Gönlünuze sağlik. Oyle güzel tercüman olmuşsunuz ki hislerimize. Var olun...
Mehmet Yıldırım
21-10-2023 13:25Erkekçe bu hakikatleri bir hanım kardeşimizin paylaşıyor olması.. ALLAH ebeden ve daimen sizden ve sizi yetiştirenlerden razı olsun. Hakikaten kaleminize sağlık..
Semih Aydogdu
21-10-2023 08:09Nokta atışı bir yazı. Allah sizden razı olsun, sayınızı çoğaltsın..
Burak Ilksen
20-10-2023 23:31Kaleminize saglik. Hakikati zikreden kaleminiz dileriz ki hic susmaz. Ne mutlu kinayanin kinamasindan korkmadan hakki haykiranlara!