Yetim kalmasın 'Kurban!...'
08 Ağustos 2019, Perşembe 06:04
(Sesli Makale)
Bir zamanlar nereye gittiğini bilmeden, bazen dünyalık menfaatler için, bazen Allah için neyin nereye gittiğini sormadan, neler yapıldığını bilmeden çeşitli yerlere yardımlarımızı, hayırlarımızı, sadakalarımızı ve kurbanlarımızı verirdik!.
15 Temmuz Darbe girişiminden sonra felaket tellâlları o kadar çoğaldı ki, neredeyse her şeye şüphe ile bakacak duruma geldik. O kadar düzenli ve tertipli çalışan cemaat ve cemiyetler, sanki bizden alıp hayırlarımızı çarçur ediyorlar havası estirildi. Evet, bunu dün olduğu gibi bugün de yapanlar var, yarın da yapacaklardır.
Ama bunlar vardır diye biz bin bir cefa ve çile ile çalışan, ümmetin derdiyle dertlenen, Allah'ın yetimlerine bakanlara da mı ihanet veya şüphe gözüyle bakacağız!?. Onları bu yolda yalnız mı bırakacağız!?.
Dün yine cemaatlerden ve cemiyetlerden uzak müslümanlar, kurbanlarını kendileri kesip dağıtıyorlardı. O gün haram kazananlar, yıllık kazandıkları milyonlardan, onlarca, bazen de yüzlerce kurban veriyorlardı nemalandıkları yerlere. Onlar da aslında adaletsizce kazananların kazançlarını, yani hayır ve hasenatlarını çarçur ediyorlardı. Haramdan gelen, elbette harama gidecekti, yerine ulaşmasını bekleyemezdik!...
Hiç şüphesiz bunların içerisinde fakir fukara, garip gureba ve aldanan ile aldatılan dürüst insanlar da vardı. Ama dün beğenmediklerimiz o hataları yaptılar diye biz bugün hayırlarımızı bu işi doğru yapanlardan esirgeyecek miyiz!?...
Yetimlere bakanlara şüphe gözüyle mi bakacağız!?. O kadar çaresiz, kimsesiz, dul ve yetimin kahrını çeken, onlar için el açıp dilenen, kapılarda boyun eğen insanları aynı kefeye mi koyacağız!?...
Sistem, yani Kemalist din zaten bunu istiyor!. Dinin her şiarından şüphe duyulsun, İslamın sosyal denge politikası hayata hakim olmasın, insanların kalbine girmesin ki, herkes istediği gibi inansın ve herkese göre bir din olsun!. Bugün cemaatlerin çoğu da maalesef bu düşünceye hizmet etmektedir. Her cemaatin ayrı dini, ayrı kıyafeti, ayrı hocası, ayrı kitabı, ayrı ayrı virdleri ve zikirleri var. Acayip acayip hareket ve düşünceleri var. Hangisine mensup olsan diğeri yanlış diyorsun!. Yani sadece doğru olan benim cemaatimdir dediğinde, diğerlerinin hepsi yanlış oluyor. Her cemaate göre bu aynıdır. Dolayısıyla her cemaate göre doğru sadece kendisidir, diğerleri yanlıştır. Böylece aynı anda yüz cemaatin yüzü doğru ve aynı anda yüzü de yanlıştır. Bu sistemin, laik rejimin istediği din anlayışıdır. İslam dini bundan beridir.
Bugün müslümanların hatalarına bakarak hayır hasenatımızı boykot edemeyiz. Yanlış yapanlar yemek yiyor, ama biz yemeği terletmiyoruz!. Aynı mahallede oturuyor ama biz o mahalleden göç etmiyoruz!. Aynı okulda öğretmen, çocuğumuzu oradan almıyoruz!. Aynı ticareti yapıyor, biz bırakmıyoruz!. Hatta yeri geliyor bütün dünyalık işleri birlikte ortak yapıyoruz, aklımıza yanlışlar gelmiyor!. Ama iş Kurbana, hayır işlerine gelince, algılara aldanıp, yok efendim kurban verilir mi bunlara!? Yardım yapılır mı bunlara!? Niye yardım edelim!?. Niye Kurbanımızı verelim!?. Diyoruz da diyoruz...
Peki, kim sana kurbanını götür de, ortada yiyenlere sahtekârlara ver diye!?.
Kurbanını nereye vereceğini bilmeyecek kadar kıt akıl sahibiysen, zaten mükellef değilsin!. Sana ne kurban düşer ne de diğer ibadetler!. Ama algılara aldanıp kendilerini Allah yoluna adayanlara karşı tavır koyuyorsan, bil ki büyük bir vebaldesin!. Yardım etmediğin gibi, yapılacak yardımları da engelliyorsun!. Bu ise cahiliye döneminin, Ebu Cehillerin, Ebu Leheblerin mantığıdır…
Hiç de verme kardeşim kurbanını!. Sanki bundan önce verdin de, bugün mü vermiyorsun!?. Senin gibileri ne önce, ne de bugün vermemiştir, veremez de!. Allah özel hayırları, özel bonusları, helal para kazananlara nasib eder. Hayırda yarışmak herkese nasib olmaz!. Hayır kervanında olanlarla olmak, herkese nasib olmaz!.
Sokaklara çıktığımızda, toplumda konuştuğumuzda ne kadar kurban kesmeyecek varsa, hepsi aman ha kurban vermeyin kimseye diyor!. Bu bil algıdır, bunu bilerek yaptırıyorlar. Cahiller ve boş tenekelerde bu işin sermayeleridir...
Herkes bilmeli ki, yapılan iyilikler Allah içindir. Dün bilmeden yanlış yerlere kurban vermiş olanların kurbanı ile, kendisi kesmiş olanların kurbanı aynıdır. Hiç bir kurban eti Allah'a ulaşmaz. Allah'a ulaşan bizim takvamızdır...
Bugün bir çok yerde olduğu gibi Malatya'da da kendilerini fakir fukaraya, yetim ve öksüzlere adayanlar var. Gece gündüz onların dertleriyle yatıp kalkanlar var!. Bizler yılda bir defa onları hatırlamazken, her gün onlarla haşir neşir olanlar var!. Kış geldiğinde kömür dilenen, Ramazan geldiğinde gıda dilenen, kurban geldiğinde yılda bir defa yesinler diye et dilenenler var!. Bizler sanki onlardan habersiz, aynı şehirde yaşamıyormuşuz gibi görmemezlikten gelirken, kermesler düzenleyip başarılı yetim çocuklara 50 lira karne ödülü vermek için çabalayanlar var!. Bizler evlerimizde çocuklarımızla mutlu ve istediğimiz zaman piknik yaparken, yılda bir defa topluma karışsınlar diye bir gece de olsa toplu iftar açtırmak için 20 lira dilenenler var!...
Kısacası var da var. Aslında olmayan biziz. Var olup görünmeyen, bir nevi yok olan biziz. Biz neredeyiz, kimin atına binmiş, kimin sözleriyle hareket ediyoruz!?.
Söylediklerimizi dinimiz mi bize emrediyor!?. Yoksa vicdanımız mı!?. Şüphesiz her ikisi de değildir. Bize bunları cüzdanımıza girmiş şeytanımız emrediyor!...
Bu nedenle, ilan ederek sevabını kaybetmeyi göze aldığım kurbanımı, çalışmalarına şahit olduğum, her şeyin yerli yerine gittiğini gördüğüm, 400 küsur aileye, toplamda iki bin küsur yetim, dul ve kimsesize bakan, Malatya Yetimler Kervanı Derneğine bağışlıyorum. Neredeyse üç öğün et yiyoruz. Her vicdan sahibini, parası olup kurban kesmekle mükellef olan her müslümanı da kurbanını buraya bağışlamaya davet ediyorum...
Bahanemiz olmasın!. İki tane kesin, yardım edin, bu kurbanı yetiştiremediniz kurbandan sonra gelin, burayı görün ve yardım edin. Yarın ilahi huzurda dünyalık mazeretlerimiz bizi kurtaramaz.
Aslında az iken vermek, yoklukta paylaşmak gerekir. Maaşı üç bin Lira olan ve başka geliri olmayan biri, bir kurban verdiğinde malının üçte birini infak etmiş olur. Ama milyonları olan birinin verdiği kurban öyle değildir!. Az olup verenin ecri daha çoktur.
Korkmayın! O malları bize veren Allah'tır. Onu paylaşın diyen Allah'tır. Verdiğinizin yüzlerce katını vereceğim diyen yine Allah'tır. Ama bizi fakirlikle korkutan şeytandır.
Gelin bu bayram ve bundan sonra her bayram, biz şeytanı kızdıralım, onu biz korkutalım, var mısınız!?...
Kurbanımız, sahibi Allah olan yetimlere gitsin.
YETİM KALMASIN "KURBAN" etini yesin…
Fi Emanillah…
Ebuzer AYDIN
“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”