dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2025, Pazar
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

Yok! Var da biz mi bilmiyoruz!

20 Nisan 2025, Pazar 11:13
Yok! Var da biz mi bilmiyoruz!

Eski bir milletvekili abimle Mütevelli toplantısının başlamasını beklerken Anadolu Vakfında oturuyorduk. Trafikten söz açıldı:

-“Bu civarda park yeri bulamadım. Anca yolun karşısında boş yer bulabildim. İnşallah ceza falan yemeyiz.” Dedi. Pencereden uzanıp aracını park ettiği yere baktım. Otobüs durağının az gerisinde yaya geçidinin de tam üstündeydi arabası.

-“Tabi insan milletvekilliği yapmış olunca nasıl olsa ceza yok diye her yere park edip kırmızı ışıklarda da beklemez. Yeni bir kanunla eski ya da yeni milletvekilleri ömür boyu trafik cezalarından muaf oluyor. Nasıl olsa ceza yok size.”

-“Öyle bir şeyler söyleniyordu ama başladı mı o olay_”

-“Evet başladı İbrahim abi. Senin için artık trafik sorunu yok. Yoksa bile bile mi oraya bıraktın?”

-“Yok ya Ersoy, 4 tur attım yer bulamadım. Mecburiyetten. Zaten o işin başladığından haberimde yok, tasvip de etmiyorum. Beni bilirsin; trafikte bunu suistimal etmeyecek tek kişiyimdir.”

Bende kırmızı ışık fobisi var. Kırmızı ışıkta beklememek için bir alt veya iki üst sokaktan dolaşmayı tercih ederim. O milletvekilliğini ben yapmış olacaktım ki kırmızı ışık fobim falan kalmazdı. İstediğim yerde geçer, istediğim yerden dönebilirdim. Nasıl olsa ceza yok!

Ana muhalefet eylem yolları arayıp duruyor ya bundan güzel yöntem mi olur? Araçlarıyla trafiğe çıkıp drift yapar, kırmızı ışıklarda geçip trafiği karıştırır, en sıkışık yollarda yolun ortasına park edip milleti çıldırtır. Işık hızında makaslar atar ortalığı harabeye çevirir, Boğaz köprüsü üzerinde tam orta şeritte durup manzaraya karşı alkol partisi yapabilir. Alkollü şekilde trafiğe çıkıp alayına meydan okuyabilir. Bütün bunlarla memleketin düzenini bozar ve halkı bu kanunun çıkmasını sağlayan hükümete karşı ayaklandırabilirdi. Bunlardan daha keyifli bir eylem yöntemi yok! Var mı? Var da biz mi bilmiyoruz.

Ancak bir sorun var. Bu eylemleri sadece eski veya yeni milletvekilleri kendi araçlarıyla yapmak zorunda. Başka araçlar işin içine girerse o araç sürücüleri büyük cezalarla muhatap olabilir. Milletvekillerinin de bir eylemi kızıştırıp sonra ofisine çekilip çekirdek çitleyerek televizyondan seyretme imkânı yok. Gençleri ortalığa sürme şansı hiç yok. Birebir milletvekillerinin katılması lazım bu eyleme. 

Nasrettin Hoca’nın dediği gibi:

-“Kar ile ekmek yemeyi ben buldum. Ama ben bile beğenmedim. “

Yani bu eylem fikrini buldum. Ama uygulayacak muhalif milletvekili bulunamaz. Kimse aracına kıyamaz. Ölü doğum oldu. Gençleri de içine alacak yeni bir eylem yöntemi bulmak zorunda ana muhalefet. İktidarın bu kanunu çıkarmadaki amacı (!) da böylece boşa düştü yani. 

*** 

Eskiden on yılda bir darbe yapılırdı. Altyapısı oluşturulur sonra da arkasından darbe gelirdi. O dönemler büyük oranda geride kaldı. 

Bana kalırsa devlet bazı aşırıya kaçan muhalif vatandaşlarının dönem dönem gazını alıyor. Onların bazı eylemlerine bir yere kadar sessiz kalıp seyrediyor. Onlar da o kendilerine verilen fırsatta sağa sola saldırıp, araç yakıyorlar. Çöp konteynerlerini devirip sokaklarda slogan atıyor mağazaları yağmalıyorlar. 

Düşünün adamlar hiçbir şekilde iktidara gelemiyor. İçlerine ata ata şişiyorlar. Bunların bir şekilde içlerindeki kini nefreti kusması lazım. Gezi eyleminde müthiş bir rahatlama yaşadılar. İçlerindekini dışa vurup gevşediler. Sonrasında büyük sessizlik yılları. 

Son zamanlarda bu taife tekrar şişmeye başladı. Sokak röportajlarında, sosyal medyalarda ve hemen her alanda bu azınlık taife öyle şişkinliklerini belli ettiler ki bunların tekrar gazlarının alınması gerekiyordu. 

Hatırlarsanız en son gerçekleşen “hırsıza arka çıkmak için yapılan saraçhane eylemleri” henüz başlamamıştı ki; Gezi eylemlerinin bazı suçluları 13 yıl sonra gözaltına alınıp tutuklandı. Mesaj: “Kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Devlet zamanı geldiğinde suçluları eliyle koymuş gibi nokta atışıyla alır ve cezasını keser.” 

13 yıldır biriken gazlarını almak için sokaklara döküleceklerini ve yakıp yıkacaklarını hesap eden devlet uyarıyı da bir şekilde yapmış. 

-“Tamam içinizdeki birikmiş kini dökün ve rahatlayın. Ama gelecekte, zamanı geldiğinde Gezi eylemcilerinde olduğu gibi bunun bedelini sizden mahsup edeceğiz. Ayağınızı ona göre denk alın”

Bu sebepledir ki Gezi eylemlerindeki katılım bu sefer olamadı. Kaybedecek bir şeyi olmayan damgalılar yırtınsa da istenen sonucu alamadılar.

Velhasıl bu devletle uğraşılmaz. Çünkü o ihaneti de sadakati de unutmaz. Zamanı gelince…

*** 
Mimar Sinan’ı kıskanan bazı mimarlar, onu zaman zaman Kanuni Sultan Süleyman’a çekiştirmeye ve “onun yaptıklarını biz de yapardık” demeye başlarlar.

Vaziyeti anlayan Hükümdar, bir gün Mimar Sinan da dâhil, hepsini huzurunda toplar ve Sinan’ı çekiştiren mimarların önüne birkaç tane küçük bilye koyarak onlardan, bu bilyeleri üst üste koymalarını ister.

Fakat bilyeler hiç üst üste durur mu? Çaresiz kalır, hiçbiri yapamazlar. Bunun üzerine padişah, Mimar Sinan’a döner ve:

-“Şimdi sen yap bakalım Sinan” der. Koca mimar, hemen parmağındaki yüzüğü çıkarıp yere koyar, üstüne de bir bilye koyar. Bir yüzük, bir bilye daha bir yüzük, bir bilye daha. Bilyeler üst üste konmuştur. Kıskanç mimarlar hemen itiraz ederler: 

-“Aaaa! Bunu bizde yapardık sultanım”

 O zaman sultan, onlara hak ettikleri cevabı verir: 

-“Daha önce yapsa idiniz ya. O, Orijinalini yapar, siz ise ancak taklidini yaparsınız.”

Ersoy bunu neden araya sokuşturdu? Konuyla ne alakası var? Diyeceksiniz. İnanın ben de yazdıktan sonra 3 kere okudum. Konuyla bir bağlantısını bulamadım. Belki siz bulursunuz diye de kaldırmadım.

*** 

Gelelim haftanın yazı sonu fıkrasına.

Kudüs’te Cuma namazı çıkışında  iki dilenci oturuyormuş. 1. Dilencinin önündeki kartonda:

-“Yahudi’yim. Ama ihtiyacım var. Bu fakire bir sadaka”

Hemen az ötesindeki 2. Dilencinin önündeki kartonda da:

-“Müslümanım. Açım. Ne olur bir sadaka”

Namazdan çıkanlar Yahudi dilenciye kızıp, sadaka vermeyecekse de inadına 2. Dilenciye bolca sadaka veriyorlarmış. Yahudi dilenci bir kuruş bile toplayamamışken diğer dilenci adeta paraya boğulmuş.

Cemaatin sonuna doğru ihtiyarlardan biri önünde “Yahudi’yim” yazan dilenciye eğilerek:

-“Keşke Yahudi’yim diye yazmasaydın. Sana da para verirlerdi” demiş. 

Yahudi dilenci önünde “Müslümanım” yazan dilenciye dönüp:

-“Heey Salamoon! Adama bak, bize ticaret öğretiyor”

Kalın sağlıcakla 

Yorumlar

  • yorum avatar
    Erhan
    20-04-2025 14:57

    sen de ticareti bilmiyorsun . iktidarın her yaptığına illa itiraz etmez, kulp takmazsan fazla beğeni alamazsın ( ama derdin zaten ticaret değil ki) aynı zamanda bunu yapmadığın için bilinçli ve çağdaşta sayılmazsın. çünkü , "bilinçli insan hiç muhafazakar düşüncede olup böyle bir iktidarları destekler mi"

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.